"Gidişat insanlığı çatır çatır ikiye ayırıyor" diyor ekrandaki uzman konuk...
Çatır çatır...
Öyle söylüyor ki, kulağımın içi çatırdıyor.
Hah, nihayet bir ekonomi kanalında bütün sertliğiyle orta sınıfın ortadan kaldırılış hikayesi dile getirilecek, diye geçiriyorum içimden...
Oligarşi ve "şapşallaştırılmış" kitleler diye mi ikiye ayrılıyoruz?
Müreffeh seçkinlerle aşırı genişlemiş yoksul kalabalıklar olarak mı?
Fakat uzman konuk hafiften kıkırdayarak, "Bir kısmımız spiritüel ve doğaya dönük meselelere odaklanacak, diğer kısmımız da dijital ve sanal dünyanın içine dalacak" diyor.
Yutkunup kalıyorum.
Bu mudur yani?
Ama herkes durduğu yerden bakıyor işte dünyaya...
Ve o yüzden hepimiz bir miktar körüz.
Zaten olayların hızı da başımızı döndürüyor, mide bulantımızı hiçbir şey bastıramıyor.
***
Sosyal medya hesaplarımın "direkt mesaj" bölümü iki gündür dolup taşıyor.***
Son zamanlarda...
Muhafazakar veya seküler fark etmiyor, fakat hali vakti yerinde kiminle iki dakika konuşsam laf "azı karar, çoğu zarar" meselesine geliyor.
"Bu düsturu unuttuk, yeniden hatırlamalıyız" diyorlar.
İyi, diyorum.
Aferin size...
"Ama bu düsturu neden unuttuğumuzu durup düşünmez ve kavramazsak, bir anlamı olmaz" diyorum hepsine...
"Zaman hızla geçer, fazlası göz çıkarmaz noktasına gelirsiniz yine" diye ekliyorum.
Tatları kaçıyor.
Bu "tat" meselesi önemli.
"Azı karar" dedikleri şeyden de "tadı" yüzünden hoşlanmaya başladılar galiba...
***
AYNA
Dünyaya gönül verme. Çünkü o, her gün başka bir evde bulunan çalgıcılar gibi bir yabancıdır. ŞİRAZLI SADİ
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz