İstanbul'u kaybettik.
Koskoca kent bir sıvı gibi eridi, parmaklarımızın arasından akıp gitti.
"Adam günlerini mi şaşırdı, aklı mı gitti?" diye düşünmeyin...
Ne dediğimi iyi biliyorum...
Ne yaşadığımızı da...
Seçim sonucundan değil, bir kentin gözlerimizin önünde "yere seriliş"inden, kent yaşamının geri dönüşü zor biçimde aldığı hasardan, bu kentin sakinleri olarak toplu halde kaybetmiş olduğumuz gerçeğinden söz ediyorum.
Toplu ulaşım sıfırlanmak üzere...
İş gidiş-geliş saatlerinde metrobüs ve otobüs duraklarının haline, insanların çektiklerine bakmak olup biteni anlamaya yeter.
Bütün caddeler delik deşik...
Otuz yıl öncesinin umursamaz inşaat manzaraları geri döndü...
Boğaz kıyısının kokusu yavaş yavaş İzmir'i andırmaya başladı...
Ajans, İBB'ye sürekli cila çekiyor ama arkadaki sıvanın döküldüğünü gözlerden saklamak, görüp yaşadıklarımızı sevimli köpek Boji'yi gündem yaparak örtmek imkânsız.
Bazı arkadaşlarım...
Zamanında "Bu yönetim hiçbir şey yapmayıp zaman geçirecek" dediğimde gülmüşlerdi.
"Yerel yönetimi uçucu bir gösterinin sahnesi olarak kullanacaklarını ve esas işleri daha sonra küreselcilere bırakmayı planladıklarını" yazdığımda, "O kadar da değildir" diye düşünmüşlerdi.
Şimdi anlıyorlardır.
Bir de "İmamoğlu'na oy verenlere, özellikle de soğanpatates uğruna tercihini değiştirenlere oh olsun!" diyenler var.
Öyle değil, o iş!
Bu kadar basit bir mesele değil...
Sonuçları fena olacak bir yıkım projesini andırıyor her şey...
İstanbul bu!
Olan ona oluyor...
Her şey çok çirkinleşiyor.
***
YANLIŞ, YANLIŞTIR!
Nerede hükümete sert biçimde muhalif hekim varsa, Bilim Kurulu'ndaydı...
Nerede ülkeye düşman tipler varsa, TV'lerde pandemi önlemi olarak kapanmaları, hayatın durdurulmasını canla başla savundular...
Nerede zevzek, gevşek sosyal medya fenomeni ve şarkıcı falan varsa, Sağlık Bakanlığı onlarla sosyal kampanya videoları çekti...
Ama ne "sade insan"ın, ne de tabip odalarına boyun eğmemiş hekimlerin itirazlarına dönüp bakıldı...
Şimdi eski Bilim Kurulu üyeleri, TV uzmanları, Youtuber'lar, halkın dolar krizine karşı sokaklara dökülmesini istiyorlar...
Bilmem, bakanlık kadroları şimdi dönüp "Biz ne yaptık" diye düşünüyorlar mıdır?
Ama şunu biliyorum: Yanlış, yanlıştır.
Yanlış adamlarla dayanışmadan doğru iş çıkmaz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz