Nasıl ibretlik haldir bu halimiz!
Nasıl bir sınavdır Yarabbim!
Günler boyunca ramazanın gelişini konuştuk.
Fakat nasıl?
Hayatımızın otoyolu Google oldu ya...
Dün öğle sularında şöyle bir baktım.
"Ramazanda tam kapanma" sözünün geçtiği 23 milyon başlık vardı.
Ramazanın gelişinden çok kapanmanın gelip gelmeyeceğiyle ilgilenmiştik.
Günlerdir gündem buydu.
Çünkü içimizi kıpır kıpır eden ramazan coşkusunu bir yana bırakıp tedirginliklere salmıştık kendimizi...
Fazla söze gerek var mı?
Bunu da durup düşünmeyeceksek, neyi düşüneceğiz!
***
Cami mahyalarında bile
"Evde kal, sağlıklı kal" yazılarını okuduğumuz
geçen ramazanı istisna saymıştık,
hatırlarsınız...
"Bu da geçer ya hu!" demiştik.
Ramazan davulcuları "Evde kal" mânileri okuyordu.
Pidelerin üzerine susamla "Evde kal" yazıldığını da gördü bu gözler.
Madem
"içeride kalma" dönemindeyiz, o halde yalnız evde değil, hakikaten
"içimiz"de kalalım bu mübarek ayda diye düşünmüştük, hatırlarsınız.
Şimdi durum iyice değişti, değişiyor...
Müslümanların sabır, rahmet, mağfiret ve bereket ayının bir kez
daha pandemi koşulları ve sert kısıtlamalar
çerçevesinde geçeceği açık.
O halde...
Yaşadıklarımızı en baştan değerlendirmemiz gerekmez mi?
***
İlahiyatçılar başımıza gelenler hakkında (sağlık uyarılarına destek vermek haricinde) ne derler, ne diyecekler, bilmem...
Söyleyecekleri şeyler varsa, dinlerim...
Lakin sade bir insan ve şu köşenin yazarı olarak vurgulamak isterim ki...
Bana kalırsa tek tek hepimiz için vakit gelmiştir...
Yediğimizi, içtiğimizi, ürettiğimizi, tükettiğimizi, dünyayı, toplumları ve bu çağda insan olmanın ne anlama geldiğini en baştan öğrenip sorgulamanın vakti...
Modern putlarla iç içe geçmiş yaşantılarımızı meşrulaştırmaktan vazgeçmenin vakti...
Yani
sadece içimizi değil, dışımızı da cesaretle değerlendirmenin vakti...
Atladığımız sayfaları okumanın; başımızdan savdığımız sorulara bu kez oruçla "aydınlanmış" zihinlerimize yaslanarak cevap aramanın vakti gelmiştir.