Geçen haftayı yine anamuhalefet partisinin liderini konuşarak geçirdik...
Dünya ölüm kalım çemberinden geçerken...
Türkiye kuşatılmışlığını kırmaya çalışırken...
Biz dünya saçması bir öneriyi; muhtarlara birer sekreter (özel kalem) alınırsa, istihdam sorunu çözülür mü, çözülmez mi konusunu konuşup durduk...
Şaşıranlar oldu yine...
İlkokul öğrencisi bunları söylemez diyenler...
Gülenler...
"Allah'ım sen bu muhalefete akıl fikir ver" diyenler...
***
Kılıçdaroğlu on yıldır aynı filmi oynatıyor.***
"Bir lider nasıl pervasız böyle şeyler söyler yahu?" diye dövünüp duracağımıza...***
Farklı siyasi görüşler başka şey...
Abuklaşan (!) siyaset başka şey...
Böyle bir çizgi neden ve nasıl oluşturuldu demeden şaşırarak veya eğlenerek devam edecek miyiz?
Hatta şunu da söyleyin bana...
Seçimde ilk kez oy verecek 7 milyondan fazla genç içinde şimdiden muhalefete oy vermeye kararlı olanlar Kılıçdaroğlu'nun bu söylemleriyle ilgileniyor mu?
Cevap, "Hayır!" mı?
O halde biz niye bu kadar ilgileniyoruz?
İlgileneceğimiz şey...
Kılıçdaroğlu'nun kurduğu sahnenin arkasında olup bitenler olmalı...
Farkında mıyız?
Anamuhalefetin "eğlencelik" politika çizgisi hiç eğlenceli olmayan (ve mutlak biçimde Türkiye'nin bağımsızlığını tehlikeye sokan) noktalara doğru hızla gidiyor.
***
NOT DEFTERİ
Bugün dijital psikopolitika çağına doğru gidiyoruz. Bu siyaset, pasif gözetlemeden aktif yönlendirmeye doğru ilerliyor. Bu da bizi özgürlüğün yeni bir krizine itiyor. (BYUNGCHUL HAN / Psikopolitika)
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz