"Uydur uydur ebegümeci" derler ya öyle...
Aslında "Uydur uydur ipe diz" demeliyim...
Ebegümecinin ne günahı var, hem bütün türleriyle güzel bir bitkidir, hem de lezzetlidir.
Eskiler de "Uydur uydur salla yuvarla" derlerdi...
Yalandan hikâye uydurma, kafadan atıp gerçekmiş gibi satma anlamlarında kullanılan deyimler işte!
Nereden çıktı diyeceksiniz?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Son zamanlarda...
Şöyle bir hava oluşturulmaya başlanıyor...
Neymiş?
Kanaat önderleri kalmamış, aydınlarımız da bölünmüş, taraf olmuşlar, aman da ne kötüymüş...
Biraz "ortada olmak" gerekirmiş...
Baktım...
En son Ahmet Hakan da bu kervana katılmış...
Doğan Cüceloğlu'ndan kalkarak yakınıyor...
"Aydınlarımız bölündü, ortada duramadılar, cephe oldular, siyasallaştılar, ortak insani sorunları es geçtiler" diyor.
Lafın bu hali hoş geliyor tabii insana...
Pıtırcıklar bayılmıştır.
Ama hakikatle ilgisi yok!
Taraf olmayan "aydın" olmaz, olamaz.
Örneği yoktur.
Ahmet Hakan bilmez mi, taraf olunmasa Necip Fazıl, Cemil Meriç, Kemal Tahir olunmayacağını?
Haydi geçen yüzyılın iki varoluşçu düşünüründen örnek vereyim; Jean Paul Sartre ile Albert Camus'un siyaseten aralarının fena halde açık olduğunu, hatta son yıllarında birbirlerinin yüzlerine bakmadıklarını bilmez mi?
"İnsani sorunları" kavramak için insanın içinde yer aldığı ortam hakkında bir tavır almak gerektiğini ve bunu yapmayanın "aydın" olamayacağını bilmez mi?
Bilir, bal gibi bilir.
Ama son zamanlarda yeniden estirilmeye çalışılan bir rüzgârı üflüyor işte!
Hiç aydınca olmayan...
Entelektüel yanı sıfırlanmış uyduruk tezler bunlar!
Medya gevezelikleri, vasat hoşluklar...
Ama esas hikâyeye gelelim...
Toplumda 2015 baharına benzer bir "siyasi gevşeklik" havası üretmek isteyenler yeniden hareketlenmeye başladılar.
Bilmem, sizin de dikkatinizi çekiyor mu?
Biraz izleyelim bakalım...
Acaba ne çıkacak altından?
***
NOT DEFTERİ
Kritik eşiğin ötesine geçmiş, profesyonelleşmiş bir "sağlık koruma sistemi" üç nedenden dolayı hasta edicidir: Potansiyel yararlarından daha ağır basan klinik zararlar verir; toplumu sağlıksız kılan koşulları iyileştiremez ama üstünü örter; bireyin kendi kendini iyileştirme ve çevresini biçimlendirme gücünü saptırma ve elinden alma eğilimindedir. (IVAN ILLICH / Sağlığın Gaspı)