Önümüzdeki hafta iklim değişikliğinden çok konuşacağız. Belki "konuşturulacağız" demek daha doğru. Çünkü karı, kışı, fırtınayı konu ettiğimiz her seferinde laf oraya getirilecek. Medya ve popüler kültür ne sunuyorsa, onu konuşuyoruz. Dikkat ederseniz, artık havadan sudan konuşmanın yerini iklimden konuşmak aldı... İklim değişiyor mu gerçekten? Değişiyor. Fakat "hava durumu" değiştiriliyor. İkisi farklı şeyler ve asıl kritik nokta bu. Hegemon devletler 1960'lardan bu yana "bir silah olarak hava durumunu değiştirme teknolojisi" üzerinde çalışıyorlar. Bilimsel adı "iyonosferin kontrolü ve manipülasyonu yoluyla ekolojik sistemleri etkileme" teknikleri... "Aaa havaya bak!" veya "Böyle kış mı olur?" falan derken aklımız Greta Thunberg'lerden önce bu konuya takılmalı... Özellikle de şu üç kelimeye: "Bir silah olarak..."
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Geçen gün pek müreffeh bir binanın içinde yer alan hediyelik eşya mağazasında "sıfır atıkla doğru yaşam" ve "yeni köylülük" üzerine kitaplarla karşılaştım. Meğerse, hali vakti yerinde kesimlerimizin birbirlerine bu kitapları hediye etmesi moda olmuş... Gülsem mi, gülmesem mi bilemedim.
***
İklim değişikliği meselesi... Pandemiden sonra ikinci "sıkıyönetim" bu nedene dayanarak dünyayı saracak. Önemli konu. Önümüzdeki hafta bu konu üzerine yazacaklarım var. İşin gerçeği şu ki, sürekli bu konu üzerine yazmak zorunda kalacağız.***
"Ben New York Times okuyorum, başka kaynakların ne yazdığına bakmam" diye şişinen köşe yazarlarımız var. Hiçbir şey okumayan köşe yazarlarımızla kıyaslarsak, iyidir elbette. Fakat acaba son yıllarda bu gazetede sadece küreselcilerin canının istediği haberlere yer verildiğini, özellikle pandemi ve ekonomi yorumlarının güvenilirlikten çok uzak olduğunu biliyor, umursuyorlar mı? Malum New York Times'ın logosunda "basmaya değer bütün haberler" yazar. Şimdi o işi iyice ideolojik bir filtreden geçirerek yapıyorlar.***
Netflix izlenecek kanal olmaktan çıkalı çok oldu. Bin türlü konuyu aynı vasat tatla anlatan filmler, diziler... Ve tabii cinsel kimlikleri törpülemek bakımından açık biçimde ideolojik ve tehlikeli bir zemin. Fakat bazen ilginç Avrupa filmlerine de rastlanıyor. Mesela geçenlerde izlediğim bir İtalyan filmini tavsiye ederim: Forgive Us Our Debts.