Yeni yılda... Sırf hayallerim kırılmasın diye başkalarını kırmaya kalkışmaktan kaçınacağım. Ama şu da var; bir süredir ihmal ettiğim "gerekli düşmanları kazanma sanatı"na daha çok ağırlık vermeyi tasarlıyorum.
***
Sadelik arayışı da tıpkı gemi azıya almış zenginlik gösterişi gibi bir şey olup çıktı. "Onu al, buna da sahip ol, şu da olsun" çizgisinin uyarıcı sarhoşluğu ile "onu at, şundan vazgeç, bunu terk et" çizgisinin uyuşturucu sarhoşluğu"yarışıyor.***
Budalayım... Çünkü çok konuştum, yazdım, çizdim. Asıl iletişimin asla dille kurulmadığını, sözcüklerin iletişmek için çıktığımız yolda koltuk değneği olmaktan öteye gitmediğini uzun süre fark etmedim. Galiba Lacan haklı: Dil yalan için var.***
Budalayım... Çünkü bana ne zaman "hey sen!" denilse, orada gerçekten bir "BEN" bulunduğunu sandım.***
Ne yani! Yoksa bütün çözümler, biraz uzaktan baktığımızda birer "avuntu" mu?***
Kendi halinde insanlar diyoruz... Oysa biraz yakından bakınca, hepsi korkunç bir güç savaşında yenik düşmüş yiğitler...***
Durup kendi kendime sorduğum çok olmuştur: Sakın aşkın kendisini değil de, lafını etmeyi seviyor olmayalım?.. Yine de insan şaşırıyor: Çünkü bunca hırpalanmaya, bunca inkara rağmen hâlâ orada dimdik duruyor aşk... Belki ruh çağırmak gibi bir şeydir aşk! Galiba kadınlar açık açık, erkeklerse bir sır gibi biliyor bunu... Kim bilir, belki müziğin tamamı ve edebiyatın büyük bir parçası sözünü ettiğim "ruh çağırma seansı"dır. Ey aşk, geldinse üç kere vur!***
Kediler meraktan, sevenler sıkıntıdan ölürmüş...***
Biliyorum, yeni yılda da dört mevsimin dördünden de hoşnut olmanın açgözlülük olduğunu düşüneceğim. Ben hep yazı bekleyeceğim. Mevsimlerin "büyük öğle"sini...