Şimdi de Alman aşısı, İngiliz aşısı, Rus aşısı, Çin aşısı diye tartışmaya başladık.
Bakan Koca haklı:
Aşının hangi yöntemle üretildiğini konuşmak gerek.
Soru şu: Geleneksel inaktiv virüs aşısını mı, yoksa tıp tarihinde bir ilk olan mRNA aşısını mı tercih ederiz?..
Lakin "eğitim"le gelen kalıpları kırmak zor. "Ben Alman aşısından başkasını yaptırmam" diye tutturan tanıdıklarım var. Bazılarımız hala "adamlar yaptıysa, tamamdır abi" çizgisindeler.
Oysa Alman otomotiv devlerinin bütün dünyayı sahte emisyon testleriyle dolandırdıklarının anlaşılmasının üzerinden sadece beş yıl geçti. Milyonlarca dolar tazminat ödediler.
Hatırlayan var mı? Yok.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bolşevik devriminin lideri Lenin şu sıralarda
küreselci projenin ideologlarınca pek tutuluyor. Neden?
Çünkü Lenin demiş ki, "
Onlarca yıl geçer de hiçbir şey olmaz, ama öyle bir hafta olur ki, içine onlarca yılı sığdırır." İnsan ürküyor tabii,
bizi daha nasıl haftalar bekliyor acaba?
***
Yok! Bitti,
film keyfim bitti!
Geçen mayısta artık iki saatlik bir film seyretmekte çok zorlandığımı fark ettiğimde kendime bozulmuştum. Bu yaşta odaklanma yetersizliği denen bela gelip yakama yapıştıysa, yanmışım demektir!
Pandemi, kısıtlamalar, iç sıkıntısı vs. Bir yığın nedeni olabilir tabii... Şimdi bir dizinin tek bölümünü dikkatle izlemek bile zor gelmeye başladı. İlgim dağılıveriyor, kendimi
sosyal medyaya bakarken, resim yaparken, kitap okurken buluyorum. Şükür ki,
kitaplar bu süreçten güçlenerek çıktılar.
Ek olarak dijital ortamdan makale okumaya düşkünlüğüm arttı. Bakalım, nasip olur da gelecek bahara çıkarsam, halim nasıl olacak?
***
Yeri geldi, o kadim sözü bir daha kayıt düşeyim: "
Kendine dost olamayandan, gayrıya dost olmaz."
***
"Etolog, sosyolog, kriminolog, biyolog, psikolog olan bu adam hep kayda değer özgeçmişi ile övünürdü.
Köpeklerle sahipleri arasındaki benzerlikleri inceleyen bilimin temellerini atmış, Tanrı tanımazlığın genini bulmuş, tükürükle çalışan otomobil icat etmiş hırslı ve mutsuz bir adamdı.
Yayınına katılmadığı televizyon kanalı yoktu. Ne yazık ki, bütün bunlar çok arzuladığı Nobel'i kazanmasına yetmemişti." İtalyanların dalgacı hikaye yazarı
Stefano Benni günümüzün
"bilim insanı" tiplerinden birini böyle tasvir ediyor. (Tanrı'nın Grameri/ Yalnızlık ve Neşe Öyküleri)