Yumuşak ve tabii bir ifadeyle dile getirilse bile, "eski normal"den artık "yeni normal"e geçtiğimizi söylemek, içinde bir tür "politik cebir" barındırır. "Kural (norm) o zaman öyleydi, şimdi böyle olacak!" demektir çünkü. Peki, "normal" aynı zamanda içtenlikle değer verdiğimiz şey midir, değerli midir? Bu elbette her zaman şüphelidir. Ama işte adı üzerinde; "norm" oluşturmuştur ve işin en berbat yanı burasıdır... Velhasıl, ben diyeceğimi diyeyim; dünyanın halinin eskisi de anormaldi, yenisi de anormal olacak...
***
Dünya yoğun bakımda... Hekimler suçlunun virüs olduğunu söylüyorlar. Hasta bu konuşmaları işittikçe acı acı gülüyor. Endüstriyel-finansal organlarının çok önceden iflas ettiğini kimseye anlatamadı...***
Ekonomi... Onlar bize "ahmak" diyordu. Biz onlara "ya ahlak?" diyemedik. Gele gele buraya geldik. Virüs, hâlâ onlara kazandırıyor. Demek ki daha gideceğimiz zor yollar var.***
Yıllar önce bir grip sonrası şunları yazmışım: "İnsan eliyle kurulmuş şu düzenle insanın dokusu birbirinden farklı. Hafif ateşli bir hastalık bile bu gerçeği yüzümüze vuruveriyor. İş hayatının tıkır tıkır işleyen çarkı... Sonra biz "şehir ahalisi, kara şemsiyeliler"in koşturmacaları... Arabalar, taksiler, dolmuşlar, park yerleri, metro istasyonları... Ve gündelik rutinimiz; yani sorumluluklar, görevler... Bütün bunlarla aramızdaki uyumun "yalan" olduğunu anlamak için hastalanıp devre dışı kalmak yetiyor. Düzen bizim bir "ruh"umuz olduğunu umursamıyor. O bizden işe yaramamızı; sürekli dinç kalıp çarka katılmamızı bekliyor." Şimdi "çark" da tutukluk yapmaya başladı. "Yeni anormal" için uslu uslu beklemeye çağırılıyoruz.***
Üzüntümüzü paylaşıyoruz, sevincimizi paylaşıyoruz, sevdiklerimizi paylaşıyoruz, sevmediklerimizi paylaşıyoruz... Paylaşım platformlarından geçilmiyor zaten. Peki gerçekten üzülüyor, seviniyor muyuz? Sevdiklerimizi gerçekten seviyor, sevmediklerimizden gerçekten uzak duruyor muyuz? Efendim? Cevap yok! Bir uğultu sadece... Anlıyorum!***
Online dekorasyon mağazalarına bakıyorum. Satın alınacak ne çok "sadelik" var! İflah olmaz bir tuhaflık içine düşmüşüz ki, dipsiz kuyu!