Suyun derinine...
Köprülerin altından akan suların yatağına...
Mevsimlere direnen bitkilerin köklerine...
Hızla önünden geçip gittiğimiz ne varsa, ancak durup bakarsak görünen yüzlerine...
Yeniden bakma zamanı.
Bu görevi daha fazla geciktiremeyiz.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Kim var orada, kimler var?
Suyun derininde işleyen dinamik ne?
Bitkilerin hâlâ su tutan köklerinin özelliği ne?
Üzerlerine bindirilen onca yüke rağmen ayakta kalan
sosyal-politik-ahlaki güç kaynağı neyin nesi?
Bu soruların cevabından kaçınmak yerine geç kalmadan yüzleşmek zamanıdır.
***
Bakacağımız yer açık...
Sade insan...
Kendi halinde kalmak için bütün popüler kültür ve medya rüzgârlarına göğüs geren sade insandan...
Bilgiçlik taslamaktan asla vazgeçmeyen "okumuşlar"ın her türlü horlamasına rağmen "
bildiğini okumak"ta ayak direyen ve hem yerleri hem de gökleri daha iyi "
bilen" sade insandan...
Ekmeğini hâlâ "
taş"tan çıkarmaya çalışan ve zorlansa bile sıkıntılarını bahane ederek kimliğini, milliyetini, inancını elden çıkarmaya asla yanaşmayan sade insandan söz ediyorum.
***
Sayısal veya hukuki sonuçları ne olursa olsun...
ABD seçimleri de bir kez daha ortaya çıkardı ki...
Sade insan geri çekilmiyor, çekilmeyecek.
Onu "sen bidon kafasın, şöylesin böylesin" diyerek korkutup bastırmak mümkün değil artık.
Öyle havalı "utangaç seçmen" veya "suskun kitle" falan yaftaları ve
üzerine saldıran virüse rağmen bu gerçek örtülemiyor.
Trump'ın onca badireden sonra sandıkta ayağa kalkabilmesi bundan...
Bazı eyaletlerde radikal demokrat Bernie Sanders'a yakınlığı bilinen şehir ve mahallelerden Trump'a geniş çaplı oy gelmesi de tam bu anlamda manidar.
***
Fakat asıl derdim elbette ABD seçimi ve seçmeni değil.
Asıl derdim dünya...
Ve asıl derdim elbette biziz.
Türkiye'nin bugünü ve geleceği yani.
Şurası çok net...
Küreselci merkez,
sade insanın varoluşunu tehdit eden ideolojik hedeflerini artık saklamıyor. (Ekmeğinden
cinsiyetine kadar ağır bir saldırı!)
O halde kökleri sağlam tutmak
zorundayız.
Bize unutturulmaya çalışılan "
sade insan"a yeniden dönüp bakmalı,
dertlerine daha çok odaklanan politikalar üretmek için çabalamalıyız.
Şimdilik bunun altını çizeyim.
Sonra tekrar tekrar bu konuya döneceğiz.