Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Cumartesi notları: Temas yok, kahve var!

Pandemi tat duygumuzu, beğenilerimizi, gündelik hayat tercihlerimizi ağır ağır ama derinden değiştiriyor. Mesela şu "çay mı, kahve mi?" meselesinde tam da tahmin ettiğim gibi kahve ağırlık kazanmaya başladı. Kısıtlamaların yoğun olduğu dönemde online alışverişte en çok arama yapılan ürünlerde maske birinci, kolonya ikinci. Peki üçüncü ürünün kahve olduğunu biliyor muydunuz?

***

Beyaz yakalılar için evler hala ofis. Dolayısıyla www.ofix.com'un topladığı veriler bir fikir verebilir... Pandemi sonrasındaki kahve merakı ve talebine ilişkin aramalar yüzde 650 oranında artmış. En fazla kahve satın alanlar 25-44 yaş aralığındakiler ve çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Geçmişte ne çok vurgulamıştım; çay kalabalığı ve muhabbeti sever, kahve ise iki kişilik yalnızlıkları ve hatta kişinin kendisiyle konuşmalarını sever...

***

Markette kasa kuyruğundayım... Önümde bekleyen altı müşteri var. Hepsi yerlerde kendilerine çizilmiş yuvarlaklarda bekliyor. Fakat yaşları 19 civarındaki iki genç sabırsız. Zor tutturuyorlar o disiplini ki, normal! Kasiyer herkese "temassız kartınız var mı?" diye soruyor. Bana sıra gelinceye kadar tek bir kişi bile "yok" demedi! Belli ki, yeni düzen için "işlem tamam!" Ben de temassız olan son kartımı temaslısıyla değiştirmiştim. Güldüm içimden, başımıza gelenlere ve geleceklere buruk biçimde güldüm. Dijitalleşmenin baskın karakteriyle salgın korkusu çakışınca nasıl "uysal ve uyumlu" oluveriyoruz!

***

Neden Dünya Sağlık Örgütü'ne yakın uzmanlar iki de bir çıkıp "yeni virüs salgınlarına hazır olmamız gerektiğini" söylüyorlar. Garip gelmiyor mu? Neden hep öyle değildi de şimdi iş birdenbire değişti? Yoksa zaten hep salgınlar vardı da öyle muamele edilmiyor muydu? Neden sanki bir "kapı" açılmış da, bütün virüsler dışarı salınmış gibi davranıyor uzmanlar? Tabii bu türden iddiaları çok şüpheli bulan Nobelli falan bilim insanları da var, sayıları da az değil ama sosyal medya şirketlerinin merkezi sansürü nedeniyle söylediklerini öğrenemiyorsunuz.

***

Çok yıllar sonra güzel bir ikindi vakti kendimi Sarıyer çarşısında buluverdim. Gitmişken Tarihi Sarıyer Muhallebicisi'ne uğramadan olmazdı. Müessese 90. yılında, bilginiz olsun! Börek şahaneydi. Su muhallebisini özlemişim. O sırada Boğaz'dan içerilere doğru esen iyot kokulu rüzgar için de şükürler olsun!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA