İnsanı sersemleştiren çok hızlı bir gündem içinde bizi duygulandıran ama etkisi hızla geçen sayısız küçük haber var.
Fakat durmak gerek...
Durup düşünmek gerek...
Çünkü bu haberlerden bazıları içlerinde çok "büyük" meseleleri saklıyor.
***
Şu küçücük kahraman oğlan çocuğunun haberi mesela...
Kız kardeşine bir kurt köpeği saldırınca, köpeğin üzerine atlayan 6 yaşındaki Bridger Walker'dan söz ediyorum.
Hani köpeğin dişleriyle darmadağın olan yüzüne 90 küsür dikiş atılan çocuk...
Ne demişti "neden yaptın?" diye soran teyzesine?
"
O an eğer biri ölecekse bu ben olmalıyım diye düşündüm."
***
Bridger'in bu sözünü ilk okuduğumda kendi çocukluk dünyama ışınlandım sanki.
Hatırlıyorum...
Kızlar evcilik oynardı.
Biz kahramanlık oyunları...
Hayallerimiz hep
"iyi bir dünya" için savaşmak üzerine
kuruluydu.
Zayıfa, mazluma, mağdura, kızlara bir saldırı olursa, gerekirse
ölmeyi göze aldığımızı hayal
ederdik.
Sonra büyüdük.
Çocukluk bitti.
Derindeki şeyler derinde boğuldu.
Hayalini kurduğumuz gibi değil de, toplumun kodladığı gibi "
erkek" olduk.
Bütün hayallerimizi ve kahramanlık coşkumuzu kaybettik.
Çoğumuz için "iyi bir dünya için savaş"ın yerini "
kazançlı ve statüsü yüksek bir hayat için savaş" aldı.
***
Günümüz erkeklerinin hem cömert, hem müşfik, hem de yiğitçe atılgan olmakta zorlanışlarını çok anlattım burada...
"
Erkek olma"nın değerli yanının topyekün bir zihin bombardımanıyla unutturulduğunu...
Ve
"kızları kurtarmayı görev bilen" oğlan çocuklarının çocukluk
sahnesinden bile çekildiğini anlatıp
durdum zamanında. (Uyduruk
feminist itirazlar ve bu söylemin
dahi patriyarkal olduğunu söyleyeceklere
kulaklarım tıkalı, hiç zahmet
etmesinler!)
Şimdi şu dünyaya bakın ki...
Yetişkin erkeklerin zalim ellerinden kadınları kurtarmaya çalışıyoruz ve bir türlü beceremiyoruz.
***
Her fırsatta
boş boş övünen ama kız kardeşlerini değil kurtarmak,
içindeki şiddeti onların üzerine öğüren erkekler arasında
yaşamak kahredici bir şey.
Sen çok yaşa
Bridger Walker!
Yiğit alnından öpüyorum.