Ya işte böyle!
Fatih dizisi, Fatih'in portresi falan derken...
Dizi uyduruk muydu, portre sahte miydi, diye tartışırken...
Malum zat türbeyi gezerken ayağıyla ne yaptı öyle, derdi neydi, diye kafamız karışmışken...
Hepsi çöpe gitti, yerleri de orasıydı zaten.
Şimdi Ayasofya kararıyla tarih dirildi.
24 Temmuz'da baştan yazılacak.
***
Fatih Sultan Mehmet'ten söz edeceksek...***
"Kim bu Ayasofya'yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi'nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlarsa..." diye başlayan ve bedduayla biten vakıf senedini bundan böyle yok saymak mümkün müdür?***
Yakındır...
Daha çok şey öğreneceğiz...
Ucuz dizilerde...
Bürokratik efsanelerde...
Tarih derslerinde..
Anlatılmayan...
Saklanan...
Örtülen...
Pek çok şey...
Bağımsızlık arayışımızla birlikte bir bir ve apaçık halde önümüze serilecek.
*
NOT DEFTERİ
Denilebilir ki İstanbul'u, Üsküdar'ı ve Bozağiçi'ni, her tepeden, her kıyıdan, her köşeden, her mevsimde, sabah, öğle, akşam ve gece saatlerinde, derinden derine seyredecek bir sanatkâr kaç türlü yeni güzellik bulur; bunların koleksiyonunu tamamlamağa bir insan ömrünün yetmeyeceğine karar verir.
İstanbul'da güzelliğin çeşidi bu kadar zengindir.
Hem bu bir sanatkârın yalnız göze çarpan tarafı anlamasına aittir.
Yoksa göze çarpmayan tarih hatıralarıyla dolu bir muhayyile, derûnî bir İstanbul içinde yaşamakla çok daha geniş bir âlem duyar. (YAHYA KEMAL / Aziz İstanbul)