Zeytinburnu tarafı kıpkızıl bir yangın yeri...
Sarayburnu'nun arkasında...
Henüz pembeler, eflatunlar oynaşıyor.
Haliç girişi karanlık, Marmara menekşe rengi.
Anlamışsınızdır, Moda'da oturmuş gün batımını izliyoruz.
Gençlerden biri "niye bunu sık sık yapmıyoruz" diye soruyor; "müthiş yahu!"
Çok güzel gerçekten de...
Fakat sadece gözlerle bakınca her şey eksik.
İçimden "acaba hatıralarında bu manzaradan ne var?" diye geçiriyorum.
***
Gözüm, daha doğrusu ruhum
rahmetli ninemi arıyor.
İyi havalarda...
Hemen her gün batımında koluna girip ninemi Mühürdar sahiline çıkardığım çocukluk günlerimi...
İstanbul'u saran kızıl örtünün mora çaldığı saatlere kadar bir banka oturup
karşıya bakardık.
Artık canlılığını kaybettiğini iddia ettiği gözleriyle bütün camileri tek tek ayırır, parmağıyla işaret eder, sonra kendi çocukluk İstanbul'unu ballandırarak hikaye ederdi.
Bir de
Üsküdar'dan seyretmeliydi gün batımını...
Ki bence de en güzelidir.
Sonra
Mihrimah Sultan'da akşam namazı kılmak isterdi.
Olamadı.
Ne onun hali vardı, ne de şimdiki gibi vızır vızır bir ulaşım sistemi.
***
Manzaralar fotoğraf değildir.
Yaşarlar...
Önce bizimle birlikte yaşarlar, sonra da hatıralarda...
Mesela çok uzun zamandır benim için İstanbul'un Anadolu yakasında Kalamış diye bir semt var ama
Kalamış manzarası diye bir şey yok.
Benim için Kalamış demek eski yıkık iskeleye göz kalemiyle yazılmış şu
Edip Cansever dizeleridir: "
özür dilerim dünya/ben bu otelden çıkamam, imza seniha."
O zamanlar cep telefonu falan yoktu.
Her şey doğru zamanlamalar ve "
kısmet"ten ibaretti ve o gün sevdiğim kızla bir türlü yollarımızı kesiştirmeyi başaramamıştık.
Geldiğimde koydaki yıkık dökük ahşap iskelede bu dizeleri görmüş, kimin yazdığını anlamış, karnıma bıçak gibi saplanan ağrıyı günlerce saklamıştım.
Ve elbette...
Bundan sonra Kalamış'ın tarihi benim için kapanmıştı.
Zaten bilen bilir, sıcak yuvamız
Köhne Çay Ocağı da aynı tarihlerde yıkılmıştır.
***
Manzara şimdilerde hangi anlama geliyor?
Turistik bir pazarlama yöntemi...
Bir tecrübe değil, istenmeyen görüntülerin dışarıda bırakıldığı bir kadraj harikası...
Bakın, bu yazı ihtiyar işi bir nostalji olarak anlaşılsın istemem.
Hayır!
Belki şöyle diyebilirim...
Bu yazı "hangi yaş ve başta olursanız olun, manzaranın içini
yaşayarak doldurun" tavsiyesidir.