"İyi uyu tatlım... Sakın çok üzülme!"
Rob Hall telsizi kapatıp biraz öteye fırlatmadan önce eşine böyle demişti.
Baştan alayım...
1996 yılının Mayıs ayıydı.
Hall ve arkadaşı Hansen, Everest'in güney zirvesinden dönüşe geçtikleri sırada fırtına bastırdı.
Yer gök birbirine karışmıştı.
Büyük bir uğultu ve soğuk vardı.
Artık iniş imkansızdı.
Rob, arkadaşının ölümünün ardından bir gün daha dayandı.
Güç bela telsizini açtı.
Yeni Zelanda'daki hamile karısı Dr. Jan Arnold'a ulaştı.
Doğacak çocuklarına isim kararlaştırdılar.
Konuşma bittiğinde Rob'un tüpünün içinde çok az oksijen kalmıştı.
***
Bu hikayeyle ilk olarak kaşif, dağcı ve yazar olan Erling Kagge'nin "
Gürültü Çağında Sessizlik" adlı kitabında karşılaşmıştım.
Merak edip biraz daha araştırdım.
Ve öğrendim ki...
Dr. Jan Arnold konuşma bittikten hemen sonra müthiş bir sükunet ve
"teslimiyet" içinde
yedi saat deliksiz bir uykuya dalmıştı.
Böyle şey olur mu, diyenleriniz olacak.
Bende de ilk aynı duygu oluşmuştu.
Ama anladım ki...
Olup bitenin tamamı "
bilmenin gücü" üzerine sarsıcı bir ders gibiydi.
O ana dair çaresizlik ve gelecek iradesi bir araya geldiğinde, "
rıza" teskin edici bir ilaç etkisi yapıyordu.
***
Dr. Jan Arnold da bir dağcıydı.
Bir Everest tırmanışında eşine beş bin küsur metreye kadar eşlik etmiş ve diğer dağcılara tıbbi hizmet vermişti.
Yıllar sonra bu trajik olayın filmi yapıldı.
"
Everest" adındaki filmin 2015 yılındaki
Yeni Zelanda galasına çağırdılar kadıncağızı...
İşte o zaman dışarıdan bakan bir "göz" ile her şeyi baştan yaşadı ve iliklerine kadar ürperdi.
Gazetecilere gözyaşlarını silerek şöyle anlattı: "Bütün riskleri biliyorduk, her şeye hazırdık; benimle son konuşması sırasında düşündüm ki,
olan şeyle kavga etmek anlamsız ve onu ölüme güzelce uğurlamayı seçtim."
***
Doğrusu istedim ama "
Everest"i sonuna kadar izlemeye katlanamadım.
Kötü bir film.
Başında şöyle bir bölüm var, onu size de aktarayım.
Bir gazeteci dağcılara soruyor: "
Bunu niye yapıyorsunuz?"
Hemen hepsi şöyle cevaplıyor: "Sıradan insanların imkansızı başarabileceğini kanıtlamak için..."
Şunu söyleyerek yazımı kapatayım...
Böyle "
kişisel gelişim" yavelikleri hiçbir davranışı açıklamıyor.
Boş klişeler.
Bunu
dağcılar da, dinleyenler de biliyor aslında.