Geçen gün şöyle bir geriye dönüp üç ay boyunca süren kapanma/ kısıtlanma günlerimi baştan değerlendirdim.
Neler ilgimi çekmiş, nelere takılmışım?
Neler hoşuma gitmiş?
"Hayat eve sığdı mı?" diye sormayın, sığmaz! Kimseninki sığmadı. Sığıştırıldı.
İşte kendimle yaptığım anketin bazı sonuçları...
***
En hoşuma giden aktiviteler... İlk dönem için net cevap: Ne bulduysam ütüledim. Ne okumaya, ne müzik dinlemeye, ne film izlemeye odaklanamıyordum. Ama ütü yapmak zihnimi de ütülüyordu, iyiydi. Sonra ramazan geldi her şeyi yoluna koydu. Ayrıca minik defterleri boya kalemleri ve sulu boya desenlerle doldurdum, hepsi birbirinden kötüydü ama yaparken hoşuma gidiyordu. Mayıs ayında ise oturduğum sitenin bahçesinde düzenli yürüyüşler yapmak, sevdiğim şehirlere seyahat etmek kadar güzel ve ferahlatıcı geldi.***
En sıkıldığım şeyler... Mecburmuşum gibi kendimi dizi izlemeye zorlamam ciddi hayal kırıklıklarıyla sonuçlandı. Baktığım diziler birbirinden sıkıcıydı. İlk bölümlerinde öyle sıkılıyordum ki, arkası gelmiyordu. Mevcut dizilere kızıp sonra "True Dedective"in muhteşem ilk sezonunu açtığım ve sevdiğim bölümlere baktığım çok oldu. Haber kanallarını her gece saatler boyu işgal eden ve bir iki konu hariç, "muğlaklık" barajını aşamayan kimi "bilim kurulu" üyelerinden de sıkıldığımı itiraf etsem, ayıp olur mu?***
İlgimi en çok çeken şeyler... Gençliğimde Lancet ve Jama gibi hakemli seçkin tıp dergilerinin Türkçe yayınlarına emek vermişliğim vardır.***
En sevdiğim saatler... Karantina boyunca en sevdiğim saat hiç şüphesiz kuşluk vaktinden sabahın iyice belirginleştiği ana kadar süren zaman dilimiydi Çünkü kuşlar, çünkü yağmur, çünkü rüzgar... Ah, o seslerin güzelliği, sessizlik yani!..