"Bir yıl önce New York'a gittiğimde sağlığın nasıl sokağa düşürüldüğünü görmüştüm...
Otelimden yüz metre ileride geceleri de açık bir süper markette bütün bir kat reçetesiz ilaçlara ve koruyucu takviyelere ayrılmıştı. İnsanlar onlarca kutuyu market arabalarına yığmaktaydı.
Marketin bir bölümünde 'gel neyin eksik, çözelim, ona göre ilacını verelim' bölümü vardı. Kabinin önündeki kadın sıraya girenlere "next" diye sesleniyordu.
Fotoğraf çektirir gibi kabine giren kişi test(!) yaptırıp eline tutuşturulan ilaçları satın alıp gidiyordu.
Bir film değildi bu. Gerçekti. Reklamlara göre oralara gidip 'iyileştiremeyeceğiniz' hastalık yoktu.
Ama gerçek çok başkaydı.
Gerçekte kimse kolay kolay hekime, hastaneye gidemiyordu.
En büyük tıbbi araştırma laboratuvarlarının bulunduğu ülkede insanlar ayak parmaklarına evde alçı yapıyor, rahatsızlıklarını süpermarkette 'teşhis' ettirmeye çalıyordu.
Sigorta şirketiyle sağlık şirketi arasında sıkışmış insanların dünyasında başka nereye varılabilirdi ki!"
***
İletişim sektörünün duayenlerinden bir dostumun attığı mesaj böyleydi.***
Son yirmi beş yıl bütün dünyada sağlık hakkında esen popüler kültür rüzgarlarına ve ekonomik modellere yakından bakarsak, görürüz ki...***
Ama ne oldu?