Validedeyim...
İnsandan, imandan, tabiattan söz ediyoruz, çok hoşuna gidiyor böyle baş başa sohbetlerimiz. Fakat cep telefonum durmak bilmiyor, mesajlar, son dakika haberleri, vs. Eh, twitter da var, ister istemez gözüm kayıyor. Bir ara annemin alçak sesle şöyle dediğini duyuyorum: "Yine o tarafa mı gittin oğlum; buraya gelince haber ver, daha soracaklarım var!"
***
"
Düşünmek" deyip geçiyoruz...
Öyle bulanık, öyle üstünkörü biçimde bu kelimeyi kullanıyoruz.
İyi de nasıl düşünmek, ne şekilde, hangi yollardan? İşte işin o yanını vurgulayacak kavramlar tedavülden kalktılar.
Yazık oldu, çok yazık!
Geçenlerde sosyal medyaya içinde hem
teemmül hem de
tefekkür kavramlarının geçtiği bir cümle koydum.
Genç takipçilerimin devreleri yandı. Haksız da sayılmazlar. Oysa
eski lisanımızda kelimeler ve terimlerin incelikleri ve farkları zihin açıcı özellikler taşıyordu...
Mesela "
tefekkür" (Fikr kökünden) bir konuyu akıbetine kadar "nazar-ı dikkate" almaktı. Tasavvufta tefekkürün bir tür "kalbin/aklın perdesini açmak" anlamına geldiğini söyleyenler vardır.
Şimdi unutulan "
tezekkür"e gelince, o farklı bir güzellikti; çünkü maziye yönelik akıl yürütme, bir tür derin bir hatırlama anlamına geliyordu.
"
Teemmül" mü?
Meseleyi "zihinde yoğunlaştırmak" demekti. Liste daha uzun, yerimiz yetmez. Acaba bu konu (dilde yoksullaşma) üzerinde biraz düşünsek mi?
Nasıl olacağına siz karar verin!
***
Günümüz insanı kaybetmeyi
göze aldığında
kazanabileceğini
bilmek
istemiyor. Çünkü
kaybetmekten
ölesiye korkuyor.
Mönüden yemek seçerken bile "ya yanlış bir
seçim yaparsam" diye kararsızlıktan
çatlayanlar var. Bu
endişe, tercihleri konusunda
cesur kişileri bile teslim alıyor.
Bazıları için
yeni konfor şu: Seçmemek, sürüncemede
bırakmak,
beğenip geçmek,
bütün tercihleri ertelemenin
rahat kanepesinde
"
şekerleme" yapmak...
***
Sağlıktan söz etme biçimlerimiz ne kadar sağlıksız.
***
İyi ve sağlıklı beslenmek gerekiyor. Kesin! Fakat
şunu da kendimize sormayalım
mı?
Ömrümüze ömür katacak şey sadece besinlerden
ibaret olabilir mi? Doğru ve sağlıklı beslensek her şey tamam olacakmış gibi anlatanlar var. Mümkün mü?
Hani nerede ruhun bedeni dik tutan kuvveti? Hani
toplumsal adalet?
Hani şefkat, hani merhamet?