Olacağı buydu...
Söylediği yalanlardan ürküp utanan ve yalanı çarçabuk unutulsun isteyenlerin çağı kapanır da yerlerini "hayatı yalan" olanlar alır da...
Siyaset bundan uzak kalabilir miydi?
Doğruyu söylemekte zorlanan ve attığı yalanlara inanan "tehlikeli sevimliler" gündelik hayatımızı çepeçevre kuşatmaya başlarlar da...
Gün gelip siyaset sahnesinde de yer almazlar mı?
Şimdi yüzleştiğimiz gerçek bu işte!
Hızla yayılan mitomani (yalan hastalığı) kültürü önce bir genel başkan çıkardı, malum.
Ardından da bir belediye başkan adayıyla siyasetteki yerini perçinlemeye çalışıyor.
***
Gündelik hayatta insan bir süre sonra uyanıp bu türden yalancıları hayatından çıkartabilir.
Zor ama mümkün.
Aslında birçok mitoman tam çevresindekiler yalanlarından bıkıp yüzüne vurmaya hazırlanırken
tası tarağı toplar; mahalle, hatta şehir değiştirir, bir biçimde ortadan kaybolur...
Nasıl olsa, onların
derinde öfkeli, yüzeyde sempatik aldatıcılığına kurban
gidecek taze kanlar bulmaları kolaydır.
Şöyle bir hafızanızı ve yaşadıklarınızı tartarsanız, hemen kendi hayatınızdan birkaç örneği hatırlarsınız.
Siyaset öyle mi ya?
Siyasette yalancılık taraftar toplamaya başladı mı, sonu felakettir.
Hele siyasetçi yalancılar zafer duygusuna kapılırlarsa, toplumun ayağının altından gerçeklik zemini kayar, zihinler uyuşur.
***
Net söyleyeyim...
Göz göre göre ve seri biçimde yalan söyleyen
"basit" bir siyasetçinin bir şehrin yönetimini ele geçirmesine müsaade edilemez.
Siyasal mitomaniye karşı savaş vatan savunmasıdır.
23 Haziran bu bakımdan seçmene çok kritik bir ödev yüklüyor.
Böyle bir ödev küskünlük, tembellik, mırın kırın kaldırmaz.