"Böyle iler tutar yanı olmayan bir ana muhalefet lideri iktidar için avantajdır" yaklaşımının, konu memleketin bekası olduğunda, apaçık bir dezavantaja dönüştüğünü şimdi görüyorsunuz, değil mi?
Ama kabul edin ki, biraz geç oldu...
Çünkü Kılıçdaroğlu ve ekibi "değerlerin değersizleştirilmesi" operasyonunda çok yol aldılar.
Gele gele, nereye geldik, onu da görüyor musunuz?
"Muhalefetin yeni lideri olabilir mi?" sorusuna cevap aramak için deneme sürüşleri başlatılan İmamoğlu'nu desteklemek için sosyal medyadaki "Seni Abdülhamit Han'ın yalnızlığına terk etmeyeceğiz" kampanyaları başlatıldı.
Belli ki, Ekrem İmamoğlu, bilinen siyasal duruşları her yolu deneyerek altüst etme işinde Kılıçdaroğlu'nu bile geride bırakacak gibi görünüyor.
Yağ gibi kayıyor, her gedikten geçmeye, bütün kapıları açmaya çalışıyor.
Arkasındaki kitlede bir sorun çıkarmayacağını biliyor. Erdoğan'a duydukları nefretten ötesiyle ilgilenmeyen bu kitlenin her odakla işbirliği yapmaya hazır olduğunu biliyor.
Uyanıklara gelince, onlar sevinç tam tamları çalmaya başladılar bile...
Neymiş, "İmamoğlu AK Parti'yi kendi silahlarıyla vuruyor"muş, çünkü "çok zeki"ymiş...
Peki halkın geniş kesimlerinin feraseti karşısında neye güveniyor bu adamlar?
Kalkınma, refah, yatırımlar vesaire üzerine çok konuştuk ama değerlerden konuşmayı unuttuk ya...
Muhalefetin akıl hocaları da halkın artık bu altüst oluşa dikkat etmediğine inanıyorlar.
Sanıyorlar ki, her kesim sadece imajlara bakıyor, siyasal yalan dolanın olağan siyaset dili haline getirilişine tepki vermekte zorlanıyor.
Laf aramızda...
Tabii ki yanılıyorlar.