Hakikat nerede başlar? Kelimelerin tükendiği yerde. (SAFİYE EROL / Ülker Fırtınası)
***
Yaşam sert. Yaşamı sert yaşamak gerek. (
TEZER ÖZLÜ/
Eski Bahçe,
Eski Sevgi)
***
"Kahretsin! Her şeyi sonradan anlamak ne kadar kolay" diye düşündü. Sonradan kimse yanılmaz. (
ZADİE SMİTH/ İnci Gibi Dişler)
***
Eve ilk geldiğimde hissettiğim boşluk ve keder duygusu bazen ince bir sızı halinde görünüp kayboluyordu. O vakit kendime bir çare ya da teselli olarak gördüğüm ölüm kapısı iyice daralmış, evdeki bir oyuk, parke aralığı gibi bir şeye dönüşmüştü. Ben kimdim, ölmek kimdi? Ben kimdim, o kapıdan geçmek kimdi? Peynirin azaldığına üzülen ben kimdim, ömrün çokluğuna üzülecek adam kim? (
ŞULE GÜRBÜZ/ Coşkuyla Ölmek)
***
Kıyıya vurmadıkları sürece balıklar suyun farkında değildir. (
URSULA K. LeGUIN / Mülksüzler)
***
Söylesinler: hatırlamakla yeniden sahip olmanın arasındaki o kıl kadar boşluğu, o çıldırtıcı boşluğu kim aşabildi; bunu söylesinler!.. (
TARIK BUĞRA / Yarın Diye Bir Şey Yoktur)
***
Yoksa bir ölüyü çok severek hayata geri döndürmek mümkündü de, henüz hiç kimse yeterince sevmedi mi? (
ELIAS CANETTI / Saatin Gizli Yüreği)
***
Kendimizi kaybetmiştik, sen ikimizi de buldun. (
PEYAMIİSAFA / Bir Tereddüdün Romanı)
***
Hayatın anlamını dert etmediklerini söyleyen (tabii, söyledikleri doğruysa) bir sürü insanı şaşırtmak istediğimi itiraf ediyorum. Bu insanlar, muhteşem bir gardırobun karşısında, üstlerine uygun hiçbir şey bulamadıklarına sinirlenen züppeleri hatırlatıyor bana. (
AMELIE NOTHOMB / Kış Yolculuğu)
***
Güneş parlıyor. Yürüyüş için güzel bir gün. Yağmur yağıyor. Gül çok güzel. Ninem örgü örüyor. Yıl on iki ay, ay otuz gün, gün yirmi dört saatten oluşuyor. Kedi mırlıyor. Ben oturuyorum... Keşke her şey ilkokul kitaplarındaki gibi basit olsa. (
GEORGI GOSPODINOV / Doğal Roman) (NOT: Tam 68 haftadır altını çizdiğim satırları bu köşeye taşıyorum. Bugün istedim ki, dönüp geçtiğimiz yola bakalım, bazı alıntıları yeniden hatırlayalım.)