Baştan söyleyeyim...
Seçim sonuçlarının sayılara, oranlara, basmakalıp yargılara dayalı hızlı bir tahlilini yapmaya kalkışmayacağım...
Henüz seçimin tozu dumanı ortadan kalkmadı.
İnsanın kendini tutması, hele hele duygularına kapılmaması zor, biliyorum.
Ancak 31 Mart günü ortaya çıkan tablo sayı, oran, istatistik olayı değildir.
O çerçevede geçmiş seçimlere göre ( HDP hariç ) değişen pek bir şey yok.
Değişen şey siyaset stratejilerinin etkisi ve daha derinden sosyolojik eğilimlerdir.
Bunları konuşuruz.
Konuşmalıyız.
Doğrudan insanı, toplumu, kültürü ve dünya hallerini daha yoğun biçimde konuşmaya dönmemiz gerekiyor.
***
Şimdi "
olanda hayır vardır" deyip toparlanmalı; memleketin "
birlik" ihtiyacını vurgulamak zorundayız.
Neden?
Unutmayın, ABD başkanının tweet atarak "
Türk parası dolar karşısında değer kaybedecek" dediği; tek bir tweet'le Kudüs'ü İsrail'in başkenti saydığı veya Venezuela'ya keyfine göre başkan atadığı bir çağdayız. Yanlış anlaşılmasın, hafife alınacak bir durumdan değil, tersine tehdit yönü her gün daha ağırlaşan bir uluslararası ilişkiler dünyasından söz ediyorum.
İşte bu dünya Türkiye'nin bağımsızlık arayışından rahatsız.
Eskisi gibi nereye çekilse giden, tepesine vurulduğunda susan, mesela "
hava savunma sistemin olmayacak, petrol aramayacaksın" dendiğinde "peki!" deyip boyun bükerek oturan Türkiye isteniyor.
***
Alalım,
git gide ısınan NATO konusunu...
Biz seçim patırtısı içindeyken uluslararası kulisler
NATO'nun Türkiye'yi "
dost görünümlü düşman" olarak değerlendirdiği yorumlarıyla çalkalanıyordu.
İddia emekli bir subayın kitabına dayandırılıyor ama işin bahanesi.
Bütün bunların doğrudan Pentagon ve Brüksel tarafından dünya kamuoyuna sızdırıldığından emin olabilirsiniz.
Hatırlayın,
2017'de Norveç'te gerçekleştirilen NATO simülasyon tatbikatında Mustafa Kemal ve Erdoğan, düşman
kuvvet komutanları olarak gösterilmişti.
Çarpıcı bir işaretti. Sonra yarım ağızla yanlışlık oldu denmişti ama kim inanır!
NATO,
Doğu Akdeniz, Ege,
İpek Yolu, vd.
Hepsi çok hassas konular ve bizi doğrudan ilgilendiriyorlar.
O yüzden diyorum...
Seçimi, şunu bunu geçin...
Şu önümüzdeki günlerde
daha güçlü biçimde bir olmak, dik durmak ve hep
tekrarladığım gibi
kendimizi zihinsel olarak geleceğe hazırlamak zorundayız.