Bugün gazetenin her yanı seçim sonuçları ve ayrıntılarıyla dolu olur.
O yüzden yerimi geniş tutmayacağım.
Nasıl bir seçim geçirdik, bundan sonrası için nasıl hazırlanalım konusunu bir kez daha zihnimizde tartalım ve unutmayalım istiyorum...
O nedenle, dostum Süleyman Hacıcaferoğlu'nun cumartesi günü kişisel blogunda yayınladığı yazısından bir bölüm aktaracağım...
Şöyle...
"Bütün bu coğrafya bizim millet varlığımızdır. Ümmet varlığımızdır.
Arakan'dan, Yemen'e.
Sudan'dan, Azerbaycan'a.
Somali'den, Filistin'e.
Bosna'dan Ace'ye.
Peki bu coğrafyaya kim sahip çıkacak?
Üsküp Gosdivar'daki Osmanlı bakiyesi yiğit delikanlılar Şakir'in, Mehmed'in, Cihan'ın heyecanına kim sahip çıkacak?
Onlara ses, yürek kim olacak?
Zulüm görenlere coğrafya insanımıza yardım edip zalimlere 'dur' kim diyecek ya da demeyecek miyiz?
Bu coğrafyada kim güçlü olacak?
Peki eskisi gibi, peyk, edilgen bir ülke karakterine geri mi döneceğiz?
(...) Şunu söyleyeyim; yerel oylar sayıldığında Tel Aviv, alçak karanlık Kandil, Berlin, Washington, Londra'dan 'hurraaa' narasını duymazsanız -tüm itirazlarına rağmenen yüksek sesle ifade ederim ki;
Bosna Filistin kazandı.
Somali Suriye kazandı
Musul Türkmendağı kazandı
Gostivar Kırım kazandı
Mekke kazandı Medine kazandı
Kudüs kazandı
Yüreklerinize kuvvet,
Gönüllerinize selamet.
Selam kazandı Yusuf'lar, gözlerimiz aydın."
Henüz oy atmaya gitmeden önce gazeteye geçtiğim bu satırlara ekleyeceğim şey şu...
Sonuçlar ne gösterirse göstersin, sıkıntılardan da geçsek, bu ülke bizim.
Hep Yusuf'lar kazansın diye çalışacağız.
Gelecek, onların olacak!