"Herkes sevilmek için çırpınıyor, o yüzden de sevmeye kimsenin mecali kalmıyor" diye yazıp konuşurdum eskiden... Şimdi "sevilmek arzusu" da şiddetini kaybetmeye başladı ve yavaş yavaş kuytuya çekiliyor. Çünkü gündelik hayat da dijital ekran yüzeyini andırmaya başladı. Şimdi herkes birbirini "beğenip" geçmek istiyormuş gibi. Bu konuda iddiası olanlar ise "beğeni" biriktiriyor. Sonuç? Gerçekte nasıl biri olduğunla ilgilenen pek az (foyalar iş işten geçtikten sonra ortaya çıkıyor) ama nasıl "poz" verdiğinle ilgilenmeyen yok!

*** Hava ılıman... Akşamın lacivert örtüsü ağır ağır açılıyor.... Çubuklu sahil yolunda bir banka oturmuş Boğaz'ı seyrediyorum... Boğaziçi güçlü ve hikmet sahibi bir nehir gibi akıyor bazen. Sularına baktıkça zihnim derinleşiyor. "Temaşa" ile "tefekkür"ün kan bağı içime işliyor. Heidegger'in "Zaman" şiirindeki "günün geç vaktinde, saat/sonsuzluktan zuhur eden/zamanın solgun bir izidir" dizeleri aklıma geliyor... Sonra birden klakson sesleri geliyor arkamdan. Sonra fren sesleri. Dönüp arkamda kalan caddeye bakıyorum. Hızla arabalar geçiyor, bir halk otobüsü savrularak virajı dönüyor. İçinde koşuşturduğumuz dünya orası işte! Orada "durmadan" bir şeyler oluyor. Bir kez daha anlıyorum ki, uzun süren ve telaş etmeyen bir zamanın içinde tefekkür edebilmek için "arkanı dönmen" gerekiyor; caddeye, yetişmeye çalışanlara, dünyaya arkanı dönmen... Zor, çok zor! *** Minimalist, melankolik fakat yumuşak piyano dokunuşları... Okurken, yazarken, çalışırken en iyi eşlikçilerim. Favorilerim Max Richter, Ludovico Einaudi, Nils Frahm, Hiroshi Yamazaki. *** Bazı modalar kot pantolon modası gibidir. Gelirler, "modadır, geçer gider" denir ama gitmezler. Bulamaç lezzetler modası da öyle olacak. Modası geçince kimse aramaz diye düşünenler yanılıyor. Her şeyi (kaşarlı böreği bile) çikolata ve krema sosuna bulamak geçecek gibi değil. Çünkü çikolatanın çok baskın bir tadı var, kendini inatla kabul ettiriyor ve diğer tatları örtüyor. Bir de peynir bulamaçları var, malum. Anlı şanlı balıkçı lokantaları şahane balık buğulamaları üzerlerinde kötü peynirleri eritip öyle sunuyorlar. Balık tadı mı? Unutun.