Yeni yılda dünya...
Yeni yılda Türkiye...
Şimdi bunların konuşulup zorla heyecan üretildiği günler malum.
Hesaplar kitaplar, tahminler, yorumlar...
Sanırsınız ki, olaylar karakter değiştirmek için baştan aşağı insan icadı takvimden tek bir yaprağın düşmesini bekliyor...
Sanırsınız ki, 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan gece her şeyi değiştirecek...
Efendim, acaba 2019 nasıl geçecekmiş?
Tamam ama daha önceki yıllar geçip gittiler mi? Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?
***
Mesela 11 Eylül 2001...
Bana kalırsa,
dünya hâlâ o yılın sonbaharında asılı kalmış halde sallanıyor.
Hâlâ onun etkileri ve sonuçlarını yaşıyoruz.
Ya da şu meşum 2011 yılı...
Takvime baksak yıllar geçti, önümüzdeki bahar sekiz yıl geçmiş olacak ama
Suriye savaşının başlangıcı diyebileceğimiz 2011 baharını kapanmış saymak mümkün mü?
Hâlâ oradayız, o karanlık sayfada...
Ve bir süre daha o sayfa açık kalacak, çok belli.
Ekonomi mi?
2019 üzerine tahminler yapan iktisatçıların ağzının altındaki bakla hep aynı; 2008 krizinden söz ediyorlar hâlâ.
Demek ki varsa özel bir yıl, o da 2008.
Bu olgularla yüzleşip hesaplaşmamız gerekiyor. Bunu yapmadıkça, "
yeni" dediğimiz her şey illüzyondan öteye gidemiyor.
***
Gelelim memleketimize...
Bizim için yüz yıl öncesinin bile kapanmadığını her gün görüp yaşıyoruz.
1908-1909'u daha yeterince tartışmadık, anlamadık...
Dönüp dönüp oraya, o tarihe, o takvime kafamızı çarpmamız boşuna değil...
Yakın tarihimize baktığımızda ise tablo net.
2016 ve 2018 "yeni"dir, gerisi gevezeliktir.
Fetöcüler elbette üzerini örtmeye çalışıyorlar, bazı oligarşik yapılar sözü edilmesin istiyorlar, kimi eski siyasetçiler "kâbustu, geçti gitti" diye bakıyorlar ama
15 Temmuz 2016 gecesi açılan "
direniş" dönemi sürüyor.
Öncesi başka bir dönemdir artık. Yeni ve derinden farklı bir tarih varsa, 15 Temmuz'la başlamıştır.
Diğer tarih de
9 Temmuz 2018'dir.
Erdoğan'ın
TBMM'de yemin etmesiyle Cumhurbaşkanlığı (Başkanlık) sistemine geçişin resmen başladığı tarih.