Pazar sabahları büyük şehirlerimizde farklı bir trafik oluyor.
Kahvaltı trafiği...
Hatta sosyal medyadaki yansımalarını da katarsak bu olaya hiç çekinmeden "kahvaltı çılgınlığı" diyebiliriz.
Güzel, hoş, keyifli fakat Cemal Süreya'nın "kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı" dizesi sanki yanlış anlaşılmış.
"Güzel kahvaltı yaparsak mutlu oluruz" diye düşünenler var ve yanılıyorlar.
Asıl olan mutlu bir ruh haliyle oturulan kahvaltıdır.
Ötekisi daha çok can acıtabilir.
Bir de şu sofraya gelen tabaklar konusuna değinsem mi, bilemiyorum.
Masa tıka basa doluyor ama söyleyin bana...
Bu kadar çok reçele, bu kadar çeşit yumurtaya ve hepsi birbirine benzer lezzetteki peynirlere ihtiyaç var mı?