20. yüzyıl direniyor.
Geçip gitmeye yanaşmıyor.
Ama bir dakika!
Önce şunu anlatayım...
Çocuk hafızanın en aşina yüzleri kimlerdi diye sorsanız bana, hiç düşünmeden şöyle cevaplardım: Ailem ve yakın çevremdekilerden sonra hemen Prenses Süreyya ve Farah Diba.
Çünkü 60'lar boyunca basınımızın en gözde konuları İran hanedanında olup bitenler ve Şah Rıza Pehlevi'nin ikinci ve üçüncü (son) eşlerinin hayat hikâyeleriydi. Prenses Süreyya'nın hüzünle bakan yeşil gözleri her hafta dergileri süslerdi.
Hatta hatırlıyorum; haksızlığa uğradığını düşündükleri Prenses Süreyya'yı sevenler ile Kraliçe Farah Diba'cılar birbirlerine küslerdi.
Çok sonraları anladım ki...
Türk modernleşmesi monarşilere falan karşı değildir. Cumhuriyetçiliği de bazı yönleriyle fena halde tartışmalıdır.
Türk modernleşmesinin karşı olduğu tek monarşi Osmanlı'dır.
***
CNNTürk ve başka bazı kanallarda "
İran 1979'dan önce Türkiye'den daha modern bir ülkeydi" zevzeklikleri yapan sözde uzmanları(!) görünce yukarıda anlattıklarım aklıma geldi.
Hâlâ aynı yerlerdeler.
Şah zamanında İran modernmiş de, falan filan...
Tabii bilen bilir; gizli polis Savak'ın muhaliflere işkenceleri de görülmemiş ölçüde "modern" yöntemlere dayanıyordu. Bizim modernlerimiz zaten
Şah Pehlevi'nin 1941'de Roosevelt tarafından bir tür sömürge valisi olarak İran'ın başına geçirildiğini anlayamamışlardı.
Yıllarca hanedan ve Tahran sosyetesinin görüntüleriyle oyalandılar.
Sürekli yaltaklandıkları
Batı'nın liderlerinin 1979
Guadalupe Zirvesi'nde "
Şah artık ülkesini terk etsin, Humeyni Tahran'a dönsün" kararını verdiğinden
de haberleri olmadı bizimkilerin. Oysa takvime
dikkat etmek bile yeterli. Guadalupe
Zirvesi 4 Ocak'taydı. 16 Ocak'ta Şah
Pehlevi ve ailesi İran'ı terk etti. 1 Şubat'ta
da Humeyni sürgünde olduğu
Paris'ten
ayrılıp Tahran'a geldi.
***
20. yüzyıl gitmemek için direniyor, dedim ya...
Şimdi İran karışınca bütün Batı ajansları
Halkın Mücahitleri haberleriyle dolmaya başladı.
Gençlik çağımın en garip örgütlerindendi:
Solcu / mesihçi bir ideolojisi vardı.
Bir ara komuta kademesinde birbirlerine karşı silahların çekildiğini, daha sonra da örgütün yavaş yavaş söndüğünü duymuştuk.
Belli ki Batı her ihtimale karşı Halkın Mücahitleri'ni yeniden palazlandırıyor.
İşe bakın!
Kim bilir, daha neler yaşayıp göreceğiz!