Açıklama denen şey giydirilip kuşatılmış bir yanlıştır. (JULİO CORTAZAR/Seksek)
***
Kamyonetin camından plaja, okyanusa, gelip geçen gemilere bakıyorum. Masmavi gökyüzünü, yaban ördeklerini ve
Kanada kazlarını izliyorum.
Joyce bana gülümsüyor. Köpekler hakikaten gülümsüyor ve Joyce'un gülümsemek için bir sürü nedeni var.
Dünya çok güzel ve o da bunun bir parçası... Ve henüz biz insanlar bunun bir parçası değiliz. Bize bir bakın. Hepimiz kayıp doğuyoruz, öyle değil mi? Hepimiz Tanrı'dan ayrılıyoruz. Bize sürekli bunu öğretiyor hayat. İsimlerimiz var, işlerimiz var. Ama bir
anlamımız da olmalı. Olmak zorunda. (
DOUGLAS COUPLAND/Hey, Nostradamus)
***
Günün ilk ışıkları yüzüme çarptığında, bütün bir gece boyunca
etrafa dağılmış bir kalbi nasıl toparlayacağımı düşünmeye başladım. Yavaşça yatağımdan kalkıp banyoya girdim. Aynaya bakmadan yüzümü yıkadım ve havluyla kuruladıktan sonra aynadaki yüzümle göz göze geldim. Gözlerimde yuva yapan kırlangıçlar uzun zaman önce uçup bir daha da geri dönmemişlerdi. (
TARIK TUFAN/Ve Sen, Kuş Olup Gidersin...)
***
İçimi dayanması imkansız bir keder doldurdu: Naoko beni hiç sevmemişti. (
HARUKİ MURAKAMİ/İmkansızın Şarkısı)
***
Çünkü hala çanlar çalıyordu. Göklerinde havai fişeklerin patladığı bu ülkeden gitmeliydim. Öyle bir ülkeye gitmeliydim ki kadınlar peçe takmalı ve
yüzlerindeki utanç kızarıklığı görülmemeliydi... O hızla eve geldim ve bavulumu toparlamaya koyuldum. (
BODO KIRCHOFF/Kum Adam)
***
Bir daha kaybetmek korkusundan ziyade yanımda olduğu vakit
lüzumu kadar istifade edememekten muzdaribim. Bildiğimiz bütün şeyler kifayetsiz görünüyor. İnsan benimki gibi sevince, sevgisini tatmin edecek çarelerden mahrum bir aciz mahluk olduğuna acıyor. (
REFİK HALİD KARAY/Nilgün)
***
Söyleyecek bir sözüm kalmamıştı ama onun
susuşuna katlanamadığımdan konuşmamı sürdürdüm. (
ANDRE GIDE/Pastoral Senfoni)