Uzun yoldayım...
Barselona'nın terör saldırısına uğradığını öğrenince arabanın radyosunu açıyorum.
Tv kanallarındaki tartışmalar o sırada radyolardan canlı yayınlanıyor.
Dinliyorum...
Ne müthiş!
Uzmanıyla, sunucusuyla olay hemen çözümlenivermiş...
Neymiş?
"Umutsuz, umarsız, yalnız eylemciler" varmış.
Öyle "akıllarına estiği gibi" ve birbirlerinden bağımsız eylem yapıyorlarmış...
Hatta bilgisayarının başında sessiz bir komşu çocuk gelecekte bir gün birdenbire karşımıza terörist olarak çıkacakmış...
Dünya egemenleri medyaya ve akademi dünyasına böyle ezber hapları yutturuyor, şaşmamak gerek.
Sonra eve geliyorum...
Sabah bir sunucu uzman konuğuna şöyle soruyor: "Bir gün terörsüz, huzur dolu, sakin bir dünyada yaşayabilecek miyiz?" Anlayacağınız, zokayı çoktan yutmuşuz!
Belli ki, dünyanın nasıl sefil bir şiddet içinde yüzdüğünü her gün biraz daha unutuyoruz, çünkü aklımız fikrimiz dünyanın merkezinde (Batı'da) olup bitenlerde.
Oysa terör, asla sadece terör olmadı, teröristten ibaret kalmadı.
Hele şimdi hiç değil.
Bunu biz bu ülkede yaşayanlar anlamayacaksa, kim anlayacak?
Asala, PKK, DEAŞ...
Sadece bu üçüyle yaşadıklarımızı düşünsek, yeter anlamaya.
Ama düşünmeyelim, sadece hislenelim isteniyor.
Böylece terörün dünyaya egemen olmak isteyen güçler ve büyük devletler arasındaki savaşın acımasız bir uzantısı olduğu gerçeği perdeleniyor.
Saldırıların planlı, stratejik kurgular olduğu saklanıyor.
"Yalnız kurt"muş, şuymuş, buymuş..
Geçin ya...
Geçin!