"Tanrım, beni azad et/ günahlarımın tesellisi yok/ ama çektirdiğin çileyi de sen biliyorsun..."
Emma Shapplin'in ünlü şarkılarından biri...
Etkileyici bir yakarışı dile getiren bu şarkının adı "Ira di Dio"dur; "Tanrı'nın hiddeti/ gazabı" yani...
Bodrum'da bu şarkısını söyledi mi, bilmiyorum.
Ezan başlayınca konserine ara verdiği için onu protesto eden, bütün hoyratlıklarıyla "bekleme, bekleme!" diye bağıranlar mesela bu şarkının ve Emma'nın içinden geldiği kültürün farkında mıdır, dersiniz?
Hayır! Ne gezer!
***
Emma Schapplin Batılıların "imansız, kitapsızları bile inandırır" dedikleri
Bach dinleyerek büyümüş,
klasik müzik eğitimini tamamladıktan çok sonra kendi kafasına göre bir yol seçmiş, seçkin bir soprano.
Bodrum'daki sersemler ise Emma'nın Batılı olduğunu bilip (parçalarının zeminine koyduğu yavan bateri "sound'una ve yaylıları basitleştirme hastalığına rağmen) onu "
yüksek kültür"ün bir parçası sayarlar ya...
O halde Emma Shapplin'i sevmeli ve konserine gitmeliyiz diye düşünürler.
Bütün hikâyeleri "
hava" üzerinedir; sonu da hava cıva olur.
Konserler, kitaplar, filmler...
Değiş tokuş edilen klişeler.
Hepsi maalesef eğreti bir "
seçkincilik" rozetinden öteye gitmez.
***
Tamam! Bizim alaturka laiklik anlayışımızın olağanüstü yobazlık içerdiğini bilmeyen, anlamayan kalmadı.
Fakat son yıllarda sırf politik muhalefet ve gösteri uğruna bu yobazlığa bir de
muazzam bir cehalet ve eziklik duygusu eklendi.
Bir Batılı sanatçıyı mutlaka kendisi gibi "dinsiz/ inançsız" sanmak gibi sersemlikler de buna dahil.
Oysa bilmiyorlar ki...
İnanan veya inanmasa bile dinsel ortamlardan beslenmiş bir sanatçı başka dinleri, başka inançları, başka ritüelleri
merak ve hürmetle karşılar.
Kaldı ki, ezan sırasında durup beklemenin başka nedenleri de var.
Müzik piyasasıyla iç içe olduğum eski yıllardan iyi bilirim...
Birçok yabancı müzisyen (rockçu, cazcı vd.) ezanın melodisi ve makamıyla da sessiz kalıp dinlemeyi hak ettiğini düşünür. Bunu konser sonralarında kuliste çok konuştuğumuz oldu. Bütün şehrin semasını dolduran bir "
davet"e kayıtsız kalmak iyi bir cazcı için mesela, neredeyse imkânsızdır.
***
Ama gel de bütün bunları bizim laikperestlere anlat!
Asıl "
ecnebi" onlar çünkü...
Yalnız buraya değil, bildiklerini sandıkları Batı'ya da...