Bir yıl önce tam bugün ülkenin yaşadıklarını bir çırpıda özetlemeye kalkışsak...
AHaber'de yayınlanan 15 Temmuz belgeselinin adından iyisini bulamayız belki...
İhanet ve Diriliş.
Budur!
Fakat bir noktanın altını çizmeye mecburum...
İhanetin arka planını aydınlatma konusunda almamız gereken yolda zorlandık.
Çelmelendik.
Anca yarılayabildik.
Ve bugün etrafımıza baktığımızda milletin dirilişinin nasıl böyle hayasızca "sulandırılma"ya çalışıldığına akıl erdirmekte zorlanıyoruz.
***
Bu kadar çıplak bir kahramanlık, bu kadar güçlü bir şehadet azmi ve böyle kalpten vatanseverlik nasıl oluyor da toplumun
bütün kesimlerinin içini titretmiyor?
Bu sorunun zaman zaman aklınızı kurcaladığını biliyorum.
Siyasileri geçtim ama bazen en yakınlarımızın kayıtsızlığı mesela, nasıl da yaralayıcı oluyor, değil mi?
Fakat belki şuradan yola çıkarak cevabı bulabiliriz...
"
İhanet" konusunu çok dar çerçeveden ele alıyoruz.
Karşımızda şeytani bir örgüt olduğu kesin.
Ancak bir de devasa bir "
şebeke"
(network) söz konusu.
15 Temmuz'u tezgâha koyan ve geçtiğimiz bir yıl boyunca dahi arsızlıklarını sergileyen bu şebekenin yıllanmış ittifaklar ve muazzam çıkar ortaklıklarından müteşekkil olduğunu görmek istemiyoruz.
Hepsini geçtim...
Darbe kalkışmasının dünyanın egemen ülkeleriyle bağı açık, değil mi?
NATO'nun, AB'nin darbecilere nasıl kucak açıp sahip çıktıklarını unutacak veya bir "
yanlışlık" sayıp üzerinde durmayacak mıyız?
Fakat gariptir, son aylarda bazı arkadaşlarımız ısrarla "konu sadece sapkın bir vaizi ve örgütünü ilgilendirir, daha fazla büyütmemek gerek" demeye başladılar.
Niye, nasıl, neden?
***
Sonuç olarak...
Bu konular defalarca ve bundan sonra da hep aynı cümlelerle üzerinde tepinilecek şeyler değiller.
"
İhanet" şebekesini kesinkes yenilgiye uğratacak ve "
Diriliş"imizi perçinleyecek olan işlerimizdir.
Türkiye hiç duraksamaksızın yola devam etmek, yani
gelişmek, büyümek, güzelleşmek zorunda.
Nihai zafer öyle gelecek!