Medyada haberleri gözünüze çarpmadıysa bilmiyorsunuzdur.
Bari ben söylemiş olayım.
CHP "anayasa değişikliğine karşı ayağa kalkıyoruz" kampanyası başlattı.
Dün kampanyanın son günüydü.
CHP'li belediye başkanları genel merkeze şirin görünme fırsatını kaçırmamışlar tabii Sosyal medya hesapları makamlarında çekilmiş "eylem" fotolarıyla dolu.
Görüntüler genellikle şöyle...
Başkan en jilet takımını giymiş, kravat parıl parıl.
Özel kalem koltuğunun altında dosyalarıyla başkanın yanında hazır ol vaziyetinde...
İki partili de kadraja kafalarını uzatmış objektife gülümsüyorlar.
Kapalı kapılar ardında paslaşmanın zirvesi bu olsa gerek.
***
Geçen gün bir arkadaşım anlattı.
İstanbul'un Anadolu yakasındaki
oturduğu sitenin sosyal tesisine gelen bir grup CHP'li böyle bir şey denemeye kalkmış.
Tam o sırada okeye oturmuş CHP'li emeklilerin canı sıkılmış, bir ikisi bayağı homurdanmış.
Lokaldeki gençlerin bazıları kalkmak istemiş ama koltuklarında nasıl kaykılmışlarsa, rahatlarını bozmak işlerine gelmemiş.
Uzak köşede oturan bir "ağır abi"nin sesi işitilmiş sonra...
"
Biz sizi tankların arkasına saklanmanızdan tanıyoruz..
Bu ayağa kalkma havalarını bırakın da oturup bir şeyler için, ikramımızdır."
***
Kampanyanın bir de videosu var.
Muhtemeldir ki, partinin reklamcıları fikri bulduklarında ellerini havada şaklatıp "
high five" yapmıştır.
1970 yapımı "Yarım Kalan Saadet" filminden bir sahne...
Elinde tuttuğu gazetede
"
Tek adam mı, demokrasi mi?" manşetini gören Cüneyt Arkın "
nayır, nolamaz!" diye bağırarak ayağa kalkıyor...
Ve yüzünde derin bir acıyla gidip
kafasını duvara vuruyor.
Gel de gülme şimdi!
Ama videoyu izledikçe üzülüyorum.
Düşünün...
Bu partinin zihni nasıl bir tezgâhta işlenmiş ki,
halkından, kültüründen, tarihinden
bu kadar soyutlanabilmiş?
Bir parti siyaset yaptığı ülkenin havasına suyuna nasıl olur da bu kadar
yabancı kalabilir?