Milli Takım elenince Karar yazarı Mehmet Ocaktan müthiş bir sosyal saptamadan (!) kendini alamamış...
Nasıl mı?
Şöyle...
"Bir ülkenin futboldaki, hatta bütün spor dallarındaki kalitesinin o ülkenin ekonomik gelişmişlik göstergelerinden, demokratik standartlarından, eğitimdeki kalitesinden bağımsız olarak değerlendirilmesinin asla mümkün olamayacağı kanaatindeyim."
Güler misin, ağlar mısın?
Cümlelerdeki ciddiyet havası pek yüksek.
Fakat olgularla yüzleşmek unutulmuş.
Bizim medyanın eskilerinin numarasıdır bu: Düşünme ama düşünüyormuş gibi söyle!
***
Şimdi bu dostumuza...
Türkiye'nin ekonomik kriz içinde çırpındığı dönemde uluslararası
futbol turnuvalarında önemli başarılara imza attığını;
Brezilya futbolunun dünyada herkesin kalbini çaldığı ve bütün kupaları evine götürdüğü yıllarda hem ekonomisinin
hem de demokrasisinin yerlerde
süründüğünü hatırlatmanın âlemi var mı?
Hele konu bütün spor dallarıysa, eyvah!
Çünkü
geçmişte Sovyet, bugün Rus sporcuların çeşitli spor branşlarındaki
kalitesinin ülkelerinin
demokrasi standartlarıyla ne ilgisi var, bir anlatıversin
bakalım Ocaktan!
Şimdi biliyorum;
Afrikalı koşucuların başarıları diyeceğim, Ocaktan da bana
onların çoğunun Amerikan kolejlerinde iyi
spor eğitimiyle başarılı olduklarını söyleyecek. Tabii ama bu
fena halde kolonyal bir sistem değil mi?
Spor üzerine gerçekten düşünmeye başlayacaksak, esas bu konuları mercek altına yatırmak gerekiyor.
***
İşin esasına gelince...
Birincisi...
Ocaktan da yazısına gitgide naylonlaşan "
futbol sadece futbol değildir" lafıyla başlamış.
Malum,
Simon Kuper'in ünlü kitabının Türkçe adı kitabın kendisinden bile daha ünlü. Ama artık o kitabın özgün adının
"Football Against The Enemy" olduğunu da bilelim, ne olur!
İkincisi...
Ocaktan elbette Milli Takım üzerine onca lafı futbolun felsefesini tartışmak için söylemiyor.
Dediği şu: Bugün
2010 Türkiyesi'nin ekonomik ve demokratik standartlarının
ardına düşmüşüz, zaten
Batı standartlarının çok gerisindeymişiz, o yüzden futbolumuz
da böyle olmuş.
Önlemini de almış...
Kendisine bu sözleri dolayısıyla "
müstemleke ruhlu aydın" diye yüklenileceğini
yazmış.
Şimdi yeri gelmişken söylemek zorundayım: meğer "
müstemleke ruhu" bir grup eski "
AKePe"lide pek yaygınmış. Bunu epeydir gözlemliyoruz.
Fakat üzgünüm, "
aydın" kısmı çok tartışmalı!
Bir de, istiyorum ki, çıkıp şu
2010 öncesi dedikleri şeyi dürüstçe anlatsınlar.
O yılların nesini çok seviyorlar mesela...
Paralel yapının ve sermaye oligarşisinin egemen varlığını mı?