"Yüzünü defalarca gerdirenlere kızıyorum" demiş Seda Sayan.
Sonra şunu eklemiş. "Surat bu! Ananın don lastiği değil ki! Fazlası tabiata aykırı!"
Seda Sayan bu!
İlk bakışta, kendisine yöneltilen tedirgin edici bir soruyu derhal zararsızlaştırmış ve lafı kendi çapında gediğine koymuş!
Fakat durup düşünen biri için "fazlası tabiata aykırı" ifadesi akla takılıveriyor.
Azı uygun mudur?
Ya da bir yüz şu veya bu yolla gerilebiliyorsa eğer, bu imkân da tabiata dahil sayılamaz mı?
Her şeyin azının karar, fazlasının zarar olması tabiatla mı, yoksa davranışsal ahlakla mı ilgili?
Tabii en acıklı yanımız da...
Bütün meselelerimizi "görüntü" alanına hapsetmiş olmamız.
Fit bir bedeni, kırışıksız bir yüzü nasıl şiddetle istiyorsak, "ormanların içindeki gümbürtü"den de o kadar uzak kalmak istiyoruz.
Bütün istediğimiz...
Şık ve çekici bir fotoğraf olarak insan.
Ve tehlikesiz, ferahlatıcı bir manzara olarak tabiat.
Fazlası?..
Fazlası günümüz insanının endişeli ruh dünyasına aykırı!
(NOT: Lacivert Dergisi haziran sayısının dosya konusunu "Tabiat"a ayırdı. Orada bu konuyu işleyen birbirinden ilginç makaleler bulacaksınız, eminim.)
NOT DEFTERİ
Amerikan rüyası yüksek kontrastlı bir görünüm arz ediyor. Yalnızca kazananlar ve kaybedenler var artık. Rüya, göz açıp kapayıncaya kadar kâbusla buluşuyor.
Bitap düşmüş hayaller yere çakılıp çakılıp da bir korku filmindeki canavar misali tekrar dirilip ayağa kalktıkça, iniş çıkışlar arasında yalpa vurup duruyoruz. K.STEWART (Sıradan Duygulanımlar)