Havadan sudan bahsedecektim bugün...
Hakkım var buna...
Çünkü havayı ve suyu sevdim hep. Hem derin bir melankoliyle hem de güçlü bir şükür duygusuyla sevdim.
Bilen biliyor.
Üstelik öyle bir yerdeyim ki şu an...
Gece dahi susmak bilmeyen kuşların sabah ezanıyla birlikte sırayı horozlara bıraktığı; deli fıstık ağaçlarının, çamlarla karıştığı...
Arada uzaktan bir mobiletin ya da kamyonetin patırtısının insana müzik gibi geldiği bir köyde...
Eh, işte o zaman insan klavye başına geçince, parmakları başka bir konu için tuşlara gitmiyor.
Fakat olmaz!
Dünya çalkalanıyor ve Türkiye de o çalkantının içinde var gücüyle sağlam durmaya çalışıyor.
O yüzden şimdi, burada altını çizmek istediğim iki güncel nokta var.
İkincisi...
Hendekler hiç kazılmamış, Türkiye'nin bir bölümü Suriyelileştirilmeye çalışılmamış, her gün şehit vermiyormuşuz, bombaları sadece DAEŞ'liler patlatıyormuş, sanki olay sadece basit bir diyalog problemiymiş gibi yazıp çizenlerin hali...
Bir de "siyasete geri dönüş" diye bir laf uydurdular.
HDP mecliste değilmiş gibi...
Her tartışma ve anlaşma zemininde baş köşede, hatta bazen "havada uçarak" yer almıyorlarmış gibi...
Bazıları muhafazakâr medyadan olan ve böyle yazıp çizen arkadaşlar bu yaklaşımlarının gerçekliği altüst ederek temsili demokrasinin de içini boşalttığını göremiyor olabilirler mi?
***
NOT DEFTERİ
Röportajlar, talk showlar, televizyon dizileri, filmler romanlar ve ders kitapları "meçhul kuvvetler"e karşı dağınık, bazen de telaşlı, bir mücadele duygusunu takdim ediyorlar. Yani normalliğin artık normal olmadığına (...) dair derin bir kaygıyı imliyorlar. KATHLEEN STEWART (Sıradan Duygulanımlar)