Bilmem, "sen Batı ülkelerinden birinde terörü böyle öv de gör, yazdığın paçavrayı yedirirler" diye söylenmeye daha ne kadar devam edeceğiz?
Bilmem, "İfade ve örgütlenme özgürlüğü diye bık bık ediyorsunuz ama Fransa'da olağanüstü hal ilan edildi, İngiltere'de gazetecilere elde ettikleri belgeler imha ettirildi" diye dert anlatmaya çalışmaktan sonunda bıkacak mıyız?
Kendi adıma söyleyeyim... İki gündür tv'lerde arkadaşlarımızın bu türden cümlelerini izlemekten yoruldum.
Yanlış mı söyledikleri? Hayır!
Yerden göğe doğru!
***
Bu kadar açık gerçeklerin bizim Batıcı ve görünüşte demokrat kesimlerimizde neden ciddi etki yaratmadığını sorgulama zamanı geldi de, geçiyor.
Hatta daha da ileri gidip şu soruyu sormalıyız...
Batı'nın sakin dönemlerde kitlelere "
şekerleme" olarak sunduğu ve işler ciddileştiğinde (mesela terör tehdidinde)
hiç umursamadığı demokratik değerler neden Türkiye gibi ülkeler için "
Demokles'in kılıcı"na dönüşüyor?
Oyun açık. Oyun eski.
Batı demokrasileri kendilerinden şüphe etmiyor, edilmesine de izin vermiyor.
Şüphe çevre ülkeler için...
Şüphe çevre ülkeleri sürekli bağımlı, ezik ve kontrol edilebilir halde tutmak için.
Yenildiğimiz, çelmelendiğimiz, tökezlediğimiz yer orası.
Bunu iyi biliyorlar.
***
Öyle ya...
Teröristlere "arkadaşım" diyenler, terör savunucularının ifade özgürlüğünü savunanlar, ülkelerini bütün dünyaya şikâyet etmek için birbirleriyle yarışanlar, terör örgütünden başka her kesimi terörden suçlu çıkartanlar...
Şimdi bir darbe olsa...
Hemen sus pus olacak, her türlü tedbiri alkışlayacak ve uzun bir süre ağızlarına "
demokratik hak ve özgürlükler" kavramını almayacaklar.
Çünkü aradıkları şey demokrasinin güvencesi falan değil. Demokrasiye hiçbir zaman inanmadılar ki, güvencesini istesinler.
Aradıkları tek şey
Batı'nın onların hayat tarzlarına ve seçkinlik ilüzyonlarına kol kanat germesi.
Bunun için vatanlarını satmaya hazırlar!
Halkın kendini siyaseten ifade etmesini değil, Batı'nın Türkiye üzerindeki tahakkümünün sürmesini istiyorlar.
Yalan mı?