Pazar notları:
Alışkanlık halini almış maneviyat ve hiç durmaksızın ettiğimiz büyük laflar içinde boğulduğumuz iş, güç, geçim, güvenlik ve mutsuzluk çarkını bize unutturacak sanıyoruz. Olmuyor. Olmaz. Öyle bir "boşluk" ki bu, cereyan yapıyor, üşüyoruz! Peki neden? Yerimizi değiştirmeye yanaşmadığımız için olabilir mi? Hiç şüphemiz olmasın; durduğumuz yer, yani hayat tarzımız aynı kaldıkça dertlerimiz de yerli yerinde kalacak!
***
İbadet, alışkanlık ve adet olduğunda ara verilmeli, yeniden ve kuvvetle
niyet edilmelidir, derler. Bana sorarsanız, bu "
hayat tarzlarımız" için de geçerli olmalıdır.
***
Eğlenceye değil, neşeye güven. Eğlence yalan söyler, neşe hep doğrucudur.
***
Anesteziye değil, acıya güven. Uyuşturulmuş bir beyin de gün gelir, ayılır. O zaman sana hakikati acıların söyleyecek.
***
İnsan kendine
bin türlü sarhoşluk bulur; alkollü ya da alkolsüz... İnsan bin türlü yoldan hipnoz olur; ister gözleri açık, ister derin uykuda... Hepsi de "
telafisi imkânsız kayıp" gerçeğiyle ayık kafayla baş etmekte zorlandığındandır. Telafisi imkânsız kayıp! Nedir bu? Zaman elbette! Geçip giden zaman! İkide bir insanın kendiyle barışmasından söz edenler asıl
zamanın geçip gidişiyle barışıp barışamadığımızı kurcalasalar ya!
***
Sevmek ile tanımak farklı zamanlara aittir. Aynı zaman dilimi içinde gerçekleşemezler.
Gelirken sever, giderken tanırız.
***
Bernhard Schlinck'in güzelim romanı "Okuyucu"da şöyle bir söz var: "
Hatırlamak buluşmaktır!" Şimdi düşünüyorum da... Tam zamanında randevuya gelmek sadece hatıralarda mümkün zaten!
***
Başarı kültürünün son aşaması: "
Beni bir şey sanıyorlar, o halde başarılıyım."
***
Mizah duygusunu yitirmiş bir dünya korkutucudur. Doğru! Ama
alaycı kahkahaların uğultusu altında insanın aşağılandığı bir dünya daha korkunçtur.
(Not: Yukarıdakiler 2009-2010 arasına ait notlarımın yeniden değerlendirilmiş halleridir; bazıları tanıdık geldiyse, bu yüzdendir.)