Ülkenin başkenti çok sert, çok acımasız, çok hain bir terör saldırısına uğramış...
Fakat adamlar daha ilk saatlerden başlayarak hükümet açıklamalarının "sertliği"ni problem ediyorlar.
Acıyla sarsılmışız, tarif edilemez bir keder ve tedirginlik içine düşmüşüz.
Fakat adamlar tv kanallarına peş peşe çıkıp "Ankara'nın duygusal davranmaması" gerektiğini; "öfkeye kapılmasının yanlış olduğunu" söylüyor.
Hatta Habertürk Ankara temsilcisi geçen akşam "Türkiye oraya buraya top atamaz" minvalinde bir şeyler söylüyor, kulaklarıma inanamıyorum.
Sanırsınız, Danimarka'yız ve durup dururken terör, Suriye, Ortadoğu, mülteciler meselelerine sıcak biçimde müdahale etmeye çalışıyoruz da, bu beyefendiler bizi "sakin olun!" diye uyarıyor.
***
Yalan tabii!
Bu steril havalar, bu üst perdeden uyduruk akılcılık tavsiyeleri, bu "
cool"
numaralar düpedüz yalan!
Sanki hakkıyla Suriye politikamızın yanlışlarını tartışıyormuş gibi yapmalar yalan!
İstiyorlar ki, hafif hafif çark edip
el altından Suriye'nin rejim güçlerine selam çakılsın...
İstiyorlar ki, DAEŞ tuzağına gözler kapansın...
İstiyorlar ki,
Rusya daha fazla üzülmesin...
İstiyorlar ki, küresel güçler ne derse o yapılsın...
İstiyorlar ki,
bozulan eski düzen yeniden tesis edilsin...
***
Ama artık yetti!
Evirip çevirmenin anlamı kalmadı.
Madem eninde sonunda, örtünün altında, kapının ardında
tuttuğunuz bütün yollar Esed'in savunulmasına, zulmün meşrulaştırılmasına çıkıyor.
O halde bu millet de artık sizi şucu liberal, ulusalcı, İslamcı, solcu, sağcı, vur patlasın çal oynasıncı falan diye değil de, basbayağı
Esedci diye bilip tanıyacak.
Hiç darılıp bozulmayın!