Basit gideceğim yine...
En yalın tarafından söyleyeceğim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle anlaşılıyor ki, Başkanlık tartışmasını parlamentodan "dışarı", yani halkın arasına taşımaya hız verecek.
Son açıklaması bunu iyice netleştirdi.
Önümüzdeki altı ay boyunca parlamentoda anayasanın müzakere edilecek olmasını çok önemsediğini söyledikten hemen sonra Cumhurbaşkanı'nın şu vurguyu yapması çok manidardı: "Altı aylık süreç içinde dört partinin üçer temsilcisi ne söyleyecek, doğrusu ben de merak ediyorum."
Tekrar edeyim, Erdoğan soruyor: Dört parti acaba ne söyleyecek?
Yani Erdoğan bu süreç çerçevesinde AK Parti'ye de dışardan bakıyor.
Cumhurbaşkanı'nın neden muhtarlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla sık sık bir araya geldiği belki şimdi daha iyi anlaşılabilir.
Belki hiç anlamak istemeyenlerin de kafasına dank edebilir.
Ben yine de özet çıkartayım.
Birincisi...
Cumhurbaşkanı bu toplantılar yoluyla kendisini seçen "cumhur"la bağını pekiştiriyor.
İkincisi...
Cumhurbaşkanı belli ki, Başkanlık vizyonunu doğrudan halka anlatıp reaksiyonları izleme imkanını buluyor. Bir anlamda, fiilen Başkanlık modelini test ediyor.
Peki neden?
Çünkü siyasi tarihimiz ve tecrübelerimiz gösteriyor ki, sivil bir anayasamız yok!
Buna izin vermemek için vesayetçi bürokrasi her yolu deniyor.
Parlamentoların nasıl maddi veya manevi olarak kuşatıldığını tecrübelerimizden biliyoruz.
Muhtemel kuşatmayı tesirsiz hale getirmenin yolu yeni anayasa için doğrudan halkın seferber edilmesi ve taşın altına elini koymasını sağlamaktır.
Olay şu: Yeni anayasayı halk isteyip ortaya çıkartacak!