Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Varsın, yakışmasın!

Pazar notları:

Susuyorsun. Susmak sana yakışmaz, diyorlar. İyi o halde, deyip konuşuyorsun. Onu da yakıştıramıyorlar. Çok sert ve açık oluyormuş. Arkanı dönüp gidiyorsun. Oldu mu ya şimdi, biz seni böyle kaçak bilmezdik, diye tepki gösteriyorlar. Kalıp sevginde, inancında, bilginde direniyorsun. O kadar inadı da şık bulmuyorlar. Sanki her şey bir tür kılık kıyafet! Sanki bir kravatın hafifçe yana kayık, bir davranışın hafifçe uyumsuz görünmesinden daha önemli bir şey yok! İyi de bu "dış"ın hiç mi "" tarafı yok yahu? (Yıllar öncesinden kalmış bir defterimden çıktı bu notum. Galiba bu nottan kalkarak uzunca bir yazı da yazmıştım, onu bulamıyorum.)

***

İç dedim de... Zaten "iç"tenlik dışardan bakana çoğu zaman salaş görünür! Aşk, itici düzeyde asosyaldir mesela. Zekanın saçı başı dağınık, gömleği dışarda, ayakkabı bağları çözüktür. Bilgelik deseniz, bir lokma bir hırka!
***

Çıplak ağaçlara bakmayı ve hayatiyetlerinin gücünü şu yaşımda yeni yeni öğrenmeye başlıyorum demiştim ya... Nasıl da imalar ve işaretlerle yüklüler! İnsan onlara bakıyor ve "hiç yaprakları olmuş muydu, yoksa hep böyle miydiler?" diye düşünüyor bazen. Bahar her seferinde böyle düşünenleri mahcup ediyor.
***

Ne acayip! Kendi başarısından değil, başkalarının başarısızlığından zevk alıyor.
***

Ne gülünç! Sırf başarısız oldu, kaybetti diye kendini derviş sanıyor.
***

Belli çevreler var. Bakıyorum, aralarında dürüst insan kalmamış gibi. "İnandırıcı" olanları, yani rolünü iyi yapanları dürüst yerine koyup ona inanıyorlar. Acıklı!
***

Okullarda okutulması gereken başka bir tarih olmalı! Savaşlar, zaferler, yenilgiler, sultanlar, krallar, kahramanlar tarihini kastetmediğimi hemen anlamışsınızdır. Sanat tarihinden de söz etmiyorum! Mesela, diyorum, patatesin tarihini bilsek çok daha anlamlı olur! Bugün Berlin'den Bombay'a çocuklara sorsanız, kızarmış patatessiz bir dünya tasavvur edemediklerini anlarsınız! Oysa 16. yüzyıl Avrupa tarihini düşünün... O kralların, o çatışmaların ne adı kaldı geriye, ne değeri! Fakat tam o yüzyılda Amerika'dan yamru yumru bitki kökü Avrupa'ya getirilmişti. O kaldı. Patates yani. Üstelik ilk geldiğinde yiyenler hasta oldu, salgın ölümler yaşandı. Başlangıç kötüydü ama sonu iyi geldi...
***

Sosyal medya ergenliği: Birbirimizi sevmeye nefrette ortaklıkla başlayacağımızı sanmak...
***

Zararsızlara, korkaklara ve tembellere "iyiler" diyoruz. Bu aptalca fakat vahim hata bizi öldürüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA