Eğriye eğri, doğruya doğru... Ertuğrul Özkök dünkü yazısında "Milano'da, Davos'ta, Paris'te pek çok kişiyle konuştum. Avrupa'da müthiş bir Kürt hayranlığı yükseliyor" derken önemli bir gerçeğin altını çizmeye yaklaşıp sonra yan çiziveriyordu.
Neden?
Çünkü Avrupa'nın heyecanı ve hayranlığı Kürtlerin kendisine değil, bölgede "seküler bir müttefik ve operasyon gücü" bulduğu inancına dayanıyor.
***
Eh! Batı zihninde hem modern (dağda yerlere izmarit bile atmıyorlar) hem de arkaik ( DAEŞ'e karşı Amazonlar) klişelerini okşayan imajlar boşuna imal edilmedi.
DAEŞ bir taşla birçok kuş vuruyor diyoruz ya, o işte!
Sadece şu sorunun cevabı bile çok şey anlatır: Tam Bağdat'ın dış mahallelerine yaklaşmışken
DAEŞ neden birden geri döndü de kuzeyde Kürtlerin üzerine yürüdü ve bu harekât sınırımızın iki yakasında hangi sonuçlara yol açtı?
Yoksa, bilmiyor değiliz.
Nihayetinde
Halepçe katliamı sırasında kılını kıpırdatmamış;
Barzani'ye hiçbir zaman ısınamamış, Kürtlerin hak taleplerine bütün bir 20. yüzyıl boyunca şüpheyle yaklaşmış bir Avrupa bu.
***
Özkök'e göre Avrupa'da 1820'lerde Osmanlıya karşı oluşan Yunan hayranlığına benzeyen bir duygu iklimi varmış.
Suriye'deki Kürtlere o duygularla yaklaşıyorlarmış.
O kadar ki, ortalık "yeni Lord Byron'larla doluymuş!"
Oysa okurunu "yemlemiyorsa" eğer, Özkök gayet iyi bilir ki, Avrupa'dan PYD için seferber olacak Byronlar falan çıkmaz.
Lord Byron sefih hayatıyla ünlü bir İngiliz şairiydi.
19. yüzyıl romantizminin önemli figürlerindendi.
Kafasındaki Yunanlılar "Avrupa kültürünün kurucu ataları"ydı. Fakat ateşli bir hastalığa yakalanıp Osmanlı'ya karşı savaşamadan ölmüştü.
Ne yalan söyleyeyim, Özkök'ün iddiasını okuyunca gülmem de geldi.
Nerede görmüş acaba bu Byron taklitçilerini?
Hani Davos'takiler falan parmakları kesilse bayılan adamlar!
Şu da var tabii...
Hürriyet yazarı kafasını kaldırıp gazetesinin aylardır gaz verdiği çevrelere baksa, PYD/ PKK aşkıyla tutuşan "içimizdeki Lord Byron"ları görecek ki, ayrı mesele!