2010 yılını hatırlayın...
Medya vantilatörlerini çalıştırıyor; ortalıkta "Gandi Kemal rüzgarı" estiriliyordu hani.
"Buna kim aldanır!" deyip gülüp geçmiştik.
Haklıydık. Matrak bir iddiaydı.
Ama hafife almak hataydı.
Tamam! Bize katılanlar arasında bazı CHP'liler de vardı.
Tamam! Sabah söylediğini akşam inkar eden bir ana muhalefet lideriyle karşılaşmıştık. Bırakın Gandi'yi, eğreti bir "Karaoğlan Ecevit" kopyası bile çıkmazdı ondan.
Hatamız, önümüze koyulan imajlara, iddialara, gazlara (oltalara yani!) takılıp esası kaçırmamızdaydı.
Gerçek ortada işte!
İki kurultay, olmadı iki seçim sonra gider dediğimiz Kılıçdaroğlu beş yıldır CHP'nin başında.
Kaybettiği seçimlerin önemi yok.
Önemli olan işlevi.
Yarattığı siyasi anaforun haddi hesabı yok.
Bir bakıyorsunuz, Sisi'nin, Esad'ın sözcüsü olmuş...
Bir bakıyorsunuz, muhafazakarlara boncuk dağıtıyor, milliyetçileri aday gösteriyor, Demirelcilerin gönlünü hoş tutuyor.
Bir bakıyorsunuz, "paralel"e bağlanmış...
Bir bakıyorsunuz, HDP kazansın diye oyundan vazgeçecek kadar garip bir cömertlik içinde...
Böylece her seçimde CHP'yi kılıktan kılığa sokup yine de "kemik oyu"nu alıyor. Taban mı? Orada sorun yok!
Taban Hürriyet, Sözcü ve CNNTürk hipnozuyla "uyutuluyor!"