Dünya sisteminde farklılıkların dost edinildiği, melezliğin yüceltildiği, karşıtlıkların barıştırıldığı dönem kapanıyor.
Batı, şairin diliyle "kısmet, kafes, han, hamam, şadırvan"dan ibaret "oryantal" bir dünya tahayyülüne dahi katlanamıyor artık.
Geçiş dönemindeyiz.
Yeni dünya düzeni için geçiş dönemi tablosu az çok ortaya çıktı.
Mezhep ve radikal siyaset çatışmaları içinde tükenmiş Müslümanlar; demokrasi ihraç ediyoruz diyerek çoraklaştırılmış ülkeler; "dinde köklü reformlar" müjdeleyip başkentini kadim Kahire'den öteye taşımak isteyen Sisiler ve mali destekçileri...
Tablo bu.
Çünkü Batı bundan böyle ya kendi mutlak benzerleriyle ittifak yapmak istiyor ya da çiftlik (koloni) kahyaları talep ediyor.
O yüzden tekrarlayıp duruyorum; eski emperyalizm teorilerini, bildik globalizm masallarını bir yana bırakın...
Karşımızdaki canavar apaçık biçimde yeni-kolonyalizmdir.
***
Bu meseleyi yeniden ve biraz köşeli biçimde vurgulamamın sebebine gelince...
Bugünlerde içimiz yanarak, utanç ve öfkeyle
Srebrenica soykırımını konuşuyoruz ya...
Stratejik değişim o günlerde başladı.
BM askerlerinin gözetiminde gerçekleşmiş korkunç bir katliamdan söz ediyoruz nihayetinde.
Üzerlerinden defalarca buldozerlerle geçilmiş erkek, kadın, çocuk cesetleri...
Barbarlık bu kadarla kalmamıştı. Bosna'daki İslam'a dair bütün izler ve Osmanlı tarihi eserleri yerle bir edilmeye çalışılmıştı.
Peki neden?
Yugoslavya'nın dağılmasını bizzat kışkırtan Batı neden Boşnaklara derhal sahip çıkmak yerine felaketi seyretmeyi tercih etmişti?
Cevap açık.
Avrupa'nın göbeğinde bir
Müslüman devlet kabul edilebilir şey değildi.
O sıralarda yeniden inşa edilmeye başlanan
kolonyalist strateji Boşnakların sarı saçlarına aldırmadan "
merkez"e yabancı inançlarını ve Osmanlı bakiyesi kültürlerini
Sırplar eliyle cezalandırmayı seçmişti.
***
Hayır! Süreç bitmedi.
Strateji rafa kaldırılmadı.
Sadece açık gaddarlık durduruldu. Kan durdu.
Onca yıldan sonra ortada hala hakiki bir devlet yok.
Daytona Antlaşması denen garabete Google'dan baksanız, ne demek istediğimi anlarsınız.
Bosna ve bütün Balkanlar için tehdit sürüyor ve bölgeyi Müslümanlardan arındırma süreci şimdi
kansız biçimde ilerliyor.
İşte tam bu noktada "
Yeni Türkiye"nin gücü ve yeri kritik öneme sahip.
Balkanlar'daki karanlık tezgâhların cesaretini kıran güç
Türkiye'nin varlığıdır; yarın da o tezgâhları
Türkiye bozacaktır.