Birkaç gün yazmaya ara verdim ya...
Bu sayede medyaya biraz uzaktan ve sakin kafayla bakabildim.
Gördüğüm şu...
Bir Fransız, Alman veya İsviçreli (şimdi bunlara bir de Yunanlı olmak eklendi!) olarak dünyaya gelmediklerine hayıflanarak ömürlerini geçirenlerin medyasıyla demokrasi zor!
Bu medyada çiğ kibir ve kendinden olmayana karşı alaycılığın dozu öyle artmış ki, rahmetli ninem olsaydı, "bitleri kanlanmış" derdi...
Haydi o kadar sert gitmeyelim de, seçimden özgüvenlerini tazeleyerek çıktıklarını söylemekle yetinelim.
***
Nasıl bir özgüvense artık...
Muhafazakarları, milliyetçileri, ulusalcıları, liberalleri ve kendi halinde insanları "
bizden olanlar ve olmayanlar" diye keskin biçimde ikiye ayırmış.
Bir milliyetçi, "bana ne kardeşim sizin hesaplarınızdan!" dese, hemen öcü ilan ediliyor.
Bir muhafazakar, müreffeh kesimlerin el ele verip halkın canına okuma planlarına karşı çıksa, derhal üzerine çullanılıyor, itiliyor, kakılıyor ve onu IŞİD destekçiliğiyle suçlamaya kadar giden bir yol açılıyor.
Bir liberal, Nişantaşı tayfasına dönüp "sizin yalanlarınız ve gizli otoriterliğinizden bıktık" diye haykırsa, yerin dibine sokuluyor.
***
CHP yönetimine ilkokul seviyesinde birkaç itirazı saymazsak...
Bu medya içinde "
muhalefet neden yine seçim kazanamadı?" sorusunu soran yok.
Erdoğan'la görüştüğü için Deniz Baykal'ı üç saat boyunca "
siyasi şube" üslubuyla sorgulamak gazetecilik sayılıyor ama blok deyip durdukları muhalefetten neden bir blok hükümeti çıkmadığını sorgulayan olmuyor.
Çünkü muazzam bir
oto sansür mekanizması işliyor. Bir nevi yasak!
Oysa
muhafazakar, liberal ve İslamcı kalemler seçimden bu yana sürekli "
AK Parti neden bir seçim yenilgisi yaşadı?" sorusuna cevap arayıp duruyor.
Anlayacağınız...
Efendilik de, demokratlık da yine milletin yanında saf tutanlarda kalıyor!
Bunun değerini de yine millet bilecek, kuşkunuz olmasın!