Pazar notları:
Bütün ömrünü "bir şeyleri kaçırıyorum" duygusuyla yaşamak, sürekli "hayat elimden akıp gidiyor" diye huzursuzlanmak ne korkunç fakat ne kadar yaygın! Oysa hayat her zaman bizden hızlı koşar. Neden?
Galiba bizim arsız hırslarımızdan, şaşkın arzularımızdan korktuğundan.
***
Nasıl sevebilirler birbirlerini?
Sevmenin adı kötüye çıkmış bir kere!
Kimse itiraf etmek istemiyor ama bir tür "
yenilgi" sayıyor sevmeyi! "
Sevil de sevme" dünyası...
***
Yan yana durup karşıya bakmak istiyorlar; güzel bir manzaraya, TV ekranına, gelecekteki kariyerlerine, vd... Sevmekten anladıkları bu.
Birbirlerine bakmak mı? Gözlerinin anlatacaklarından korkuyorlar.
Birbirlerine bakarak
sıkılmaktan çekiniyorlar.
***
Çok berbat bir sevme biçimi... Nefret etmekten korktuğu için şiddetle sevmeyi tercih etmek.
***
En yaygın sevme biçimi... Asla katlanamayacağı birine severek, sevdiği için, sevme yoluyla katlanmak.
***
Kadınların sevme kudretine bazen hiç aklım ermiyor! Hem hayranlık verici hem de çok ürkütücü bir şey bu. Sudan çıkmış balıkları yaşatacaklarına; kurumuş dalları yeşerteceklerine ve sevdikleri erkeklerin değişeceğine inanıyorlar!
***
Yıllar önce...
Selahattin Yusuf'la bir kahvede oturmuş laflıyoruz.
Arka masalardakiler müthiş bir ciddiyetle okeye dalmışlar. Elleri kolları çok hızlı hareket ediyor. Yüzleri tedirgin. Gülmekle ağlamak arasında sesler çıkartıyorlar ve belki bunun hiç farkında değiller. Selahattin'e "şunlara baksana, uzaktan çok garip görünüyorlar" diyorum. Gülüyor; "
az sonra gelecek bir sinir nöbetini ötelemeye çalışıyor gibiler" diyor.
***
Bir özel hastanenin kafeterya ve lobisi... Uluslararası havalimanıyla beş yıldızlı otel karışımı bir atmosfer...
Arkadaşıma takılıyorum: "Burada acı yok mu?" Gülerek karşılık veriyor: "Hastalar ve yakınları acı çeker.
Müşterilerin ise şikâyet ve memnuniyeti söz konusudur. Burada müşteriler var!" "Abartma!" diyerek omzuna bir şaplak indiriyorum. "
Ben değil, modern hayat abartıyor" diyor.