Hani din, diyanet konularında toplumu bilgilendirme çabalarının giderek "itikadi seçkincilik" diyebileceğim bir tutuma dönüşmeye başlamasından yakınmıştım ya...
Malum, şimdi televizyon kanallarının birbirinden rasyonalist ilahiyatçıları veya sufi meşrep fakat dinleyeni yokuşa sürmeyi seven hocaları ekrana sıra sıra çıkartma zamanı.
Tablo ortada.
İlim ilim derken irfanı unutmaya başlama...
Ve "Atalar dini"nden uzaklaşayım derken, halkın içinde yaşadığı "vahye dayalı derin geleneği" dışlama yanlışı.
İşte bütün bunlar kafamı kurcalarken...
Karşıma Aşık Sümmani'nin şu mahlas dörtlüğü çıkıverdi:
"Sümmani sana haktır bu ilm-i eser
Birlik hakikattir, eyleme inkar
N'eylersin mektebi, mektebi izhar
Ezelden mekteb-i irfanda idim."
Bu dörtlük malum problemi nasıl da bir çırpıda çözüp düz ediveriyor, değil mi?
***
Dedim ki, madem böyle...
Bu seferlik "
Pazar Notları"nı bir kenara bırakayım.
Aslında yetişme biçimim ve çevrem nedeniyle uzak olduğum ve geç tanıştığım
halkın kültürel zenginliğine usul usul sokulayım...
Ne zaman koşmaları veya gazelleriyle karşılaşsam, beni benden alan
Sümmani Baba'dan mısraları köşeme alayım.
Sümmani, bir 19. Yüzyıl halk şairi.
Gülperi adından bir güzel yüzünden gencecik yaşta kendini gurbete sürgün etmiş, Kafkaslar'dan Şam'a dolaşıp durmuş, sonunda "
hakikat aşkı"yla tanışmış Erzurum Narman doğumlu bir şair.
Şimdi gelin, onun bazı dörtlüklerini vesile edip düşünmeye dalalım...
***
Doğru söyleyen delidir derler
Kimi deli kimi velidir derler
Sümmani'ye Hakk'ın kuludur derler
Hak'tan ayrı bir kul berhudar olmaz
***
Çekme şu dünyanın endişesini
Temiz eyle kalbin her köşesini
Kem söz ile kırma gam şişesin
Kırıp sonra pişman olsan, fayda ne?
***
Bir sözüm var hoca eyle bergüzar
Herkesin hurcunu yoklama hoca
Bir çiçek ki sana olmaz yarı var
Koparıp dalından koklama hoca
***
Bu mülkü baki mi bildin çekersin belayı sen
Zehr-i katran hicran gibi yiyersin lokmayı sen
İşte budur dimağında lezzeti bi-namazın
***
Yemek içmek ihtiyacım yok
Elini göğsüne bağlama sakın
Gerçek dost, dostuna ağlar sağ iken
Öldüm, hiç beyhude ağlama sakın
***
Şahsın meşrebine muvafık eyle
Kuru dava ile irfanlık olmaz
***
İdrak et nerededir varlık pazarı
Yok oldu var olsa inde bulunur
Nerde aramalı gonca şikarı
Gül arasan dikenlikte bulunur
***
Der Sümmani tamam oldu muhabbet
Ben varam siz kalasız sağ selamet
Cümle ahbapların nutkundan ruhsat
Göründü gözüme yol yavaş yavaş