Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Bırakın analizi manalizi, gerçek hep ortada!

Seçim bitti ya...
"Analiz" günleri başladı.
Analiz aşağı, analiz yukarı; seçmenden şu mesaj yukarı, bu mesaj aşağı; gazetede, tv'de, evde, kahvede tartış dur!
İşin tabiatı biraz da bu, tamam!
Keyfi de yok değil hani.
Fakat binde bir oy farkını bile büyük yorumlara malzeme yapmaya, sırf analiz olsun diye kulağı tersten göstermeye ve John Berger gibi söylersek, "apaçık olan şeyi yorumlayarak gerçeği bulandırmaya" gerek var mı?

***

Kendisine karşı dürüst bir sosyal bilimci de, mahallenin bakkalı da, siyasi hayalleri ne olursa olsun memleketi azıcık bilen ve hesabı kuvvetli bir mühendis de üç aşağı beş yukarı böyle bir sonuç çıkacağını bal gibi biliyordu.
Cumhuriyet tarihini, çok partili siyasi hayatımızı, sosyolojimizi, Anadolu'nun zihniyet haritalarını ve 2002'nin büyük bir dönüşüm yılı olduğunu bilen biri için Ak Parti'nin, MHP'nin, CHP'nin, BDP'nin aldığı oylarda şaşacak bir şey yok.
Açık bir zihin, orta karar bir "halk bilgisi" ve dürüst bakış bu gerçeği görmeye yeter.
Gerisi gazdır, vitrindir, bazen de basbayağı yalandır.
Ahmet İnsel gibi büyük(!) sosyal bilimciler hariç elbette!
Baktım, dünkü Radikal'de Erdoğan'ı yine "inişte" göstermeyi başarmış İnsel ve her nasılsa ancak şimdi "toplam seçmenin dörtte birine sıkışmış bir CHP sorunu olduğunu" fark etmiş. Tebrik mi etmek lazım, bilemedim.
Seçim sonuçlarına bakıp "Gezi ruhu kazandı" veya "Ak Parti seçmeni okumayı sevmeyen bir kitle, tv seyrediyor, aldanıyor!" türünden saçmalıkları analiz diye kaleme alanları hiç konu etmiyorum. Pek demokrat sandıkları ayrımcılıkları ve şaşkınlıklarıyla, ne halleri varsa, görsünler!
***

Oysa tablo çok yalın.
Millet kendisini "insan" yerine koymayana oyu koklatmıyor.
Kafa karışıklığıymış, tercih dağınıklığıymış, partiler yelpazesiymiş, onlar eskidendi.
Bürokratik-sermaye oligarşisi ve onların medyası milletin karşısına her biri ötekinden "yabancı" tercihleri dayıyor, millet de kendisine en "yakın" olanı arayıp seçmeye çalışıyordu.
Geçti o dönemler.
Ha! Tabii Bağdat Caddesi'nde oturup Ümraniye'yi oto servisinin bulunduğu "ıssız" bir yer sanan ve o yüzden her seçimden önce iktidar umanlar apayrı hikâye!
Belki onları anlayışla karşılamaya çalışmak, onlara Türkiye'nin Bağdat Caddesi'nden ibaret olmadığını anlatmaya çalışmaktan daha doğru olur.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA