En tehlikeli saflık... Korkak hainleri sadık yoldaş, tembelleri barışçı, güçsüz zalimleri şefkatli ve ahlakçıları ahlaklı sanmaktır.
***
İyilik, özünde (E. Levinas gibi söyleyelim) çağrıya icabet etmektir. Yani "
Burada, yanındayım" demektir. Ama modern hayat bize sürekli "
kulaklarını tıka, yoluna git" diyor.
***
İstiyorlar ki, "
özgüven gösterisine" kafamızı takalım ve gerçekten "
emin bir insan" olmayı unutalım.
Özgüveni havalarda nice insan tanıdım; vitrinde parlıyorlar ama içeriye girdiğinde anlıyorsun ki, güvenilecek hiçbir yanları yok.
***
Terk edin şu şapşal "
özgüven" şamatasını! Kendinize güvenmesiniz de olur, yeter ki başkaları size güvensin.
***
Ataerkil kültür, deliliği nerdeyse kadınlara has bir şey gibi anlatır. Sanki kadın dediğin, delirir. Oysa psikiyatri istatistikleri "
aklını yitiren" erkeklerin sayısının kadınların yaklaşık iki katı olduğunu gösteriyor. Bu istatistiğe bakınca insan şöyle düşünüyor:
Yoksa delirmek akla kafayı takmanın öteki yüzü mü?
***
Benim için bir tür yağmur duası...
Eski Fransız filmlerini üst üste seyretmek. Adam direksiyonda, kadın yanında, kamera dışarıdan onları izliyor. Şakır şakır yağmur yağıyor ve silecekler durmadan çalışıyor, hiç durmadan...
***
Bu konuda çok yazıp çizdim:
Sağlıklı yaşam arayışı bir ideolojiye ve disipline döndükçe çığırından çıkıyor. Huzurlu, sağlıklı ve nitelikli bir ömür sürdürme arayışımız gerçeklikten koptu, bir tür k
avgaya dönüştü.
Ama kabul etmek zorundayız; bu kavga asla kazanılamaz. Çünkü
beden, hayatta kalmanın "doğal" düşmanıdır.
***
Sonunda anladım: Öğrenmek ve bilmek bir "
ortam" meselesi. Birincisi için başkalarına ihtiyaç var, ikincisi için mutlaka yalnızlığa...
***
Orta sınıf Türk ailesi... Sevgiyle ambalajlanmış şiddetli nefret birikimi.
***
Orta sınıf Türk ailesi... Dekoratif ekonomi. İşlevsiz merak. Raflara dizili biblolar da bunu anlatır.
***
Orta sınıf Türk ailesi... Aklı hep evden dışarda, beden hep evde televizyon karşısında.
(NOT: Garip bir başağrısı ve göz yorgunluğu yeni notlarım üzerinde çalışmamı engelledi. Rica etsem, 2006 ve 2007 yıllarında yayımladığım notlarımın gözden geçirilmiş halini kabul eder misiniz?)