Diyorlar ki... Deniz Baykal'ın "araya girmesi" çok faydalı olabilirmiş.
Bir kere bu "araya" meselesi tartışmaya çok açık!
Neyin arası bu?
Baykal "paralel devlet" ile devleti barıştıracak, aralarında ortak bir yol bulacak, ikisinin de "barış içinde" çalışmalarına devam etmesini mi sağlayacak?
Şaka herhalde! Birkaç gündür, bazı çevrelerin "devlet krizi" deyimini güncelleştirip kamuoyunun zihnine perçinlemek istedikleri anlaşılıyor.
Talihsiz bir deyim.
Siyasal tarihimizin karanlık dönemlerinden önceki hazırlık turlarını çağrıştırıyor.
İşin ilginci, Baykal'ın da o malum koroya katılıp "devlet krizini çözümde yol gösterici bir sorumluluk üstleneceğim" açıklaması yapması.
Oysa gördüğümüz şu:
Ortada "devlet krizi" yok, devlete içerden ve dışarıdan bir "saldırı" söz konusu.
Bu gerçeği sadece Baykal'a değil, "kozmik görüşmelere başlıyor" diyerek Baykal'a büyük görevler atfedenlere de hatırlatmakta yarar görüyorum.

***
Neymiş?
Deniz Baykal 45 yıllık büyük bir siyasi tecrübeye sahipmiş... El hak, doğru!
Fakat bu birikim kendi başına örülen çorabı fark edip engellemesine yetmedi.
Oluyor bunlar siyasette, tamam!
Ancak daha önemlisi şu ki, Baykal kendisini CHP'nin başından alaşağı eden komplo konusunda o günden bugüne hâlâ berrak bir tutum takınmadı.
Ya da takınamadı.
Yaptığı açıklamalarla daha çok kafa karıştırdı, yalan mı?
Şimdi açıkça söylemek zorundayız...
İnsanlar Baykal'dan son bir siyasi görev bekliyorlar. Kaset komplosunun arkasında kimlerin ve hangi hesapların yattığı noktasındaki bilgi ve birikimini kamuoyuyla paylaşmalıdır.
CHP'nin eski liderine şu sıra bir ihtiyacımız varsa eğer...
Asla ara bulunmaması gereken noktalarda "arabuluculuk" yapsın diye değil, bu pis kaset kumpasının acilen açığa çıkmasına katkı yapsın diyedir.
Başka bir şeye karışmasına da gerek yoktur.