Tevazu hâlâ erdem özelliği taşıyor! Fakat buna sevinsek mi, bilemiyorum.
Çünkü artık tevazunun bizde olanı değil, başkasında olanı makbul.
***
Eskiden başarılı olunca başını öne eğip meşrebine göre "
talih benden yanaydı" veya "
Allah yardım etti" diyenler vardı.
Sahi nereye gitti o insanlar? Şimdi herkes "
haklıydık, inandık, başardık" havasında.
***
Parkları severim ama bir parkta dolaşırken hüzne kapılmamak zordur.
Park, tabiatın zarif mağlubiyetidir.
***
Bilmek sevmeyi; sevmek bilmeyi zorlaştırıyor. Birincisi çoğu zaman kaçınılmaz, ikincisi her zaman daha güzel.
***
Ne kadar Batı metafiziğine bulanmış olursa olsun,
Cioran şu sözüyle hakikati çok derinden bir yerden yakalamıştır:
"Ölüme doğru değildir koşumuz, doğum felaketinden kaçarız çırpınarak!"
***
Şimdi yine Mevlana'nın kültürel mirasını orasından burasından çekiştirme, sosyal medyada onun özlü sözlerini art arda dizme günlerindeyiz. Bir türlü anlamaya yanaşmıyoruz ki,
Mevlana güzel söyledi ama sırf güzel olsun diye söylemedi!
***
Mevlana'yı o kadar sık anıyoruz ki, anlamaya sıra gelmiyor. Belki de
onu ana ana, anlamaktan uzaklaşıyoruz.
***
"İç güzellik" denen şeyi kavramak için nara baksak, yanlış mı olur? Pek meşakkatlidir "
iç güzellik"le tanışmak ama bir kez tanıştın mı, karşı konulamaz.
***
Şöyle yazmışım bir zamanlar:
Eminim artık... Bu dünyada varsa, bir güzellik, varsa gerçekten bu hayatın bir tadı...
Gül gibidir, batar dikenleri; nar gibidir, boyar rengi.
***
Fakat bana sorsanız,
nar çiçeği mi, nar meyvesi mi diye... Hiç duraksamadan çiçeklerini tercih ederim. Çünkü
ilkokul çağlarımdan derin bir izdir... Evdeki bütün odalara ve insanlara uzak, upuzun bir koridorun ucundaki sadece bir yatak ve üzeri kitaplar, çoraplarım ve bisküvilerimle dolu bir masanın sığabildiği küçük odamın penceresi bir nar ağacına bakardı. Öyle âşık olmuştum ki, nar çiçeklerinin rengine, uzun süre başka bir güzelliğe dönüp bakmadım.